Ankara'nın en başarılı belediye başkanları arasında gösterilen geçtiğimiz dönemki Altındağ Belediye Başkanı Veysel Tiryaki'nin AK Parti'nin içtüzüğündeki 3 dönem kuralı gereği tekrar aday olamamasının ardından, 2019 yerel seçimleriyle birlikte Altındağ Belediye Başkanlığı görevine getirilen, eski Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek'in Genel Sekreteri Doç. Dr. Asım Balcı'nın başarılı bir yönetimin ardından arzulanan çıkışı gösterememesi bir tarafa, Tarım ve Orman Bakan Yardımcılığı görevinde bulunan eski başkan Veysel Tiryaki'nin eserlerine gerekli özen ve ehemmiyeti göstermediği ve Tiryaki döneminde yapılan eserlerin ikinci plana atıldığı kamuoyunda ve basın kulislerinde konuşulmaya devam ediyor.

Güçlü Anadolu Gazetesi'nden Gazeteci Kadir Gürhan, önceki dönem başkan Veysel Tiryaki tarafından Ankara'ya kazandırılan Ulucanlar Cezaevi Müzesi'ni gündeme taşırken benzer durumun önceki dönemde yapılan birçok eser için de geçerli olduğu konuşuluyor.

"Verilen sözler tutulmadı; Ulucanlar Cezaevi çürüyor" başlığıyla Kadir Gürhan imzasıyla Güçlü Anadolu Gazetesi'nde yayınlanan haberde şu ifadelere yer verildi:

Gündeme getirdiğimiz ve yetkililerden geri dönüş alarak temizleme sözünü aldığımız Ulucanlar Cezaevi Müzesinin duvarlarına asılı bulunan film platolarının içindeki kir, çamur ve pasın üzerinden yaklaşık 10 ay geçmesine rağmen temizlenmemesi vatandaşların dikkatinden kaçmadı. Cezaevinin dile getirilen sorunlarına yenilerinin eklenmesi ise cezaevinin yetkililer tarafından önemsenmediğini gösteriyor. O gün ‘Ulucanlar Cezaevi Çürüyor’ başlığı altında gündeme getirdiğimiz haber, Altındağ Belediyesi’nin bir yerel yönetim başarısızlığı olarak müzede sergileniyor. 

Yılda yaklaşık 200 bin ziyaretçisi olan Ulucanlar Cezaevi Müzesi kendi kaderine terk edilmiş durumda. 10 ay içerisinde 7 TL olan giriş ücretine yüzde 29 zam yapılarak 9 TL’ye çıkarılan Ulucanlar Cezaevi Müzesi, bakımsızlıktan ve kontrolsüzlükten dolayı Başkent’in utanç duvarı halini aldı. Bu utanç duvarına yeni nesil tarafından atılan tarihler ve imzalar ise Başkentin hafızası olan müzeyi adeta aşk duvarına çevirmiş gibi. Vatandaşın talebi ise girişten alınan o düşük ücretlerin cezaevi bakımına ve düzenlenmesine ayrılması.  

FİLM PLATOLARI NEDEN DEĞİŞTİRİLMİYOR?


İçi pas tutmuş ve çamur içinde olan film platolarının aylar geçmesine rağmen değiştirilmemesi hem cezaevinin hem de ülkenin dört bir yanından ziyarete gelen vatandaşların önemsenmediğini gösteriyor. Bizler için bir hafıza, bir kültürel miras olan müzenin ziyaretçilerini bu çirkin görüntülerle karşılaması hem Başkent imajına hem de kültürel tanıtıma büyük bir darbe vurmaktadır. Film platolarının değiştirilmesi ve vatandaşları güzel görüntüler eşliğinde tarihsel yolculuğa çıkarmak neden bu kadar zor? Yerel yönetimin bir günde alacağı karar ile çözebileceği bu konunun neredeyse bir yılı bulması nasıl açıklanabilir? Aylar önce gündeme getirdiğimiz ve hemen değiştirilecek sözü verilen film platolarının değiştirilmesi neden bu kadar geç işliyor? Dile getirdiğimiz ve değiştirilme sözü verilen platolar hakkında bir çalışma var mı? Yoksa müzeyi ziyarete gelen vatandaşlar bu görüntüleri bir yıl daha izlemeye devam mı edecek? Girişten alınan ücretler Ulucanlar Cezaevi Müzesinin bakımına ayrılıyor mu? Ayrılıyorsa neden bakım yapılmıyor?

BAŞKENT KÜLTÜR YOLU FESTİVALİNİ BU GÖRÜNTÜLERLE Mİ BAŞLATTIK?


Kültür ve Turizm Bakanlığının, Ankara’nın tarihi ve kültürel değerlerine uluslararası ölçekte dikkati çekmek amacıyla gerçekleştirdiği ‘Başkent Kültür Yolu Festivali’nin başlangıç noktası Ulucanlar Cezaevi Müzesi seçilmişti. Kültür yolu rotasının ilk durağı Ulucanlardı. Tarihi mekânların görülüp ve tanıtılması için belirlenen ilgili rotalarda Altındağ Belediyesi ve Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından kontroller yapılmadı mı? Kontroller yapıldıysa neden bakım yapılmadı? Çünkü bu görüntüler ile kültür yolu rotasına başlayan uluslararası ziyaretçilerin neler düşünebileceğinin açıklanmasına bile gerek yoktur. Sorumluların özellikle mahkûmlar arasında ‘Hilton Odası’ olarak bilinen ve eski Başbakan Bülent Ecevit’in de kaldığı koğuşların duvarlarına yazılan aşk tarihlerine ve yazılarına bir çözüm bulması gerekir. Özel müzelerde bulunan o klasik araçlara dokunmak bile yasakken bir devlet müzesinin, vatandaşın yoğun bir şekilde tercih ettiği hafıza odasının bu şekilde sahipsiz bırakılmasının kamuoyuna başka bir açıklaması yoktur. Sayın Asım Balcı ve yetkililerin ikinci bir defa gündeme getirdiğimiz bu önemli soruna acilen çözüm bulması gerekir. Kültürel değerimiz olan Ulucanlar Cezaevi Müzesi bu şekilde kendi kaderine terk edilmemeli. Bahsettiğimiz görüntüler Başkente yakışan görüntüler değil.