Kapağın merkezindeki çocuk, çevresini kuşatan robotik kollar ve nötr yüz ifadesi, modern dünyanın yeni gerçekliğini gösteriyor:
Çocukların benlik gelişimi, dikkat düzeni, zaman yönetimi ve duygusal yapısı artık insanlardan değil; algoritmalardan etkileniyor.
Neyi tüketeceklerine, hangi davranışı tekrar edeceklerine, hangi içeriğe yönleneceklerine bireyler değil, veri işleyen dijital sistemler karar veriyor.

Bu tablo, küresel güç merkezlerindeki değişimin açık göstergesidir.
Güç artık askeri kapasiteden, klasik iktisadi araçlardan veya fiziki alan hâkimiyetinden ziyade; veriyi kontrol eden teknoloji şirketlerinin elinde toplanmaktadır.
Dün toplumu yönlendiren araç tank ve tüfekti; bugün aynı etkiyi çocuğun elindeki ekran, izlediği video ve maruz kaldığı akış sağlamaktadır.

1655244159 1

Bu nedenle dijital çocukluk, pedagojik bir tartışmanın ötesinde; devletlerin geleceğini ilgilendiren bir egemenlik meselesidir.
Çünkü bir milletin nesilleri hangi değerlerle büyüyorsa, yarınki siyasal kültürü, toplumsal dokusu ve karar alma refleksleri o doğrultuda oluşur.
Zihinsel alanın yabancı algoritmalar tarafından biçimlendirildiği bir toplumda, siyasal alandaki bağımsızlıktan söz etmek mümkün değildir.

Bugün Türkiye’de çocukların:
zamanlarını neye harcadığı, hangi içerikle karşılaştığı, neyi ilgi çekici bulduğu, nasıl bir düşünme biçimi geliştirdiği, yerli olmayan sistemler tarafından yönlendiriliyorsa mesele yalnızca kültürel değil; stratejiktir. The Economist kapağındaki çocuk figürü, dijital çağın yeni birey tipinin habercisidir.
Bir kitabı bile robotik bir kolun uzattığı bu kompozisyon, bilginin insan aracılığıyla değil, algoritmaların seçtiği yollardan aktarıldığını gösteriyor.
Sanatın dahi bir robot kol tarafından temsil edildiği bu düzen, insan tecrübesi ile makine yönlendirmesi arasındaki farkın giderek kapandığını işaret eder.

Türkiye’nin bu tabloda izlemesi gereken yol açıktır:
Teknolojiyi reddetmeden, ancak bireylerin zihinsel bağımsızlığını güvence altına alan milli bir dijital strateji oluşturmak.
Veriyi yerelleştiren, kültürel dokuyu koruyan, eğitim politikalarını dijital risklere göre yenileyen, çocukların ekran bağımlılığını sınırlayan ve algoritmik etkilere karşı toplumsal direnç üreten bir devlet yaklaşımı gereklidir.

Çünkü geleceğin toplumunu oluşturan temel unsur, bugünün çocuklarıdır. Bu çocukların zihinsel alanı kontrol altına alınırsa, bir milletin geleceği de kontrol altına alınmış olur. Yeni dönemin mücadelesi, fiziki alanlarda değil; bilişsel alanlarda verilmektedir. Devletler artık sınırlarını değil, toplumlarının zihinlerini korumak zorundadır.