Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin Muğla 8. Olağan Kongresi'nde önemli açıklamalarda bulundu.

Menteşe Spor Salonu'nda düzenlenen kongrede konuşan Erdoğan, Palandöken'de çığ düşmesi sonucu hayatını kaybeden milli sporcu Emre Yazgan’a rahmet dileyerek konuşmasına başladı.

Erdoğan, Muğla’nın milli mücadeledeki önemli rolüne ve demokrasi tarihindeki gurur verici yerine vurgu yaparak şunları söyledi: "Ege Bölgemizin illeri içerisinde İstiklal Harbi'nde en fazla şehidi Muğla verdi. Gençler, serdengeçtiler müfrezesinin, yiğitlerinin evlatları olarak şehitlerimizin emaneti vatan topraklarının muhafazasını bugün sizler yapıyorsunuz. Bu vesileyle ilk fetihlerden terörle mücadeleye kadar Muğlamızın verdiği şehitleri rahmetle, şükranla yad ediyorum. Ruhları şad, mekanları cennet olsun. Muğla'nın vatan müdafaası kadar demokrasi mücadelesi de bizler için, milletimiz için gurur kaynağıdır. Sizlerin, çok partili hayata geçişimizde verdiğiniz desteği, Demokrat Parti saflarında nasıl yiğitçe durduğunuzu milletimiz çok iyi bilir. AK Parti'nin kuruluşundan beri de bizi yalnız bırakmadınız. Girdiğimiz hiçbir mücadelede desteğinizi eksik etmediniz. Gelişmenin, kalkınmanın, büyümenin, huzurun, refahın kıymetini Muğla gayet iyi bilir."

 Erdoğan, şunları ekledi:

"Ufku, burnunun ucunu görmeye yetmeyenlerin kifayetsizliklerinin bedelini Muğlalıların tamamı ödemek mecburiyetinde değildir. İnanıyorum ki önümüzdeki dönem Muğla, Türkiye Yüzyılı vizyonumuzun, eser ve hizmet siyasetimizin büyük ve güçlü Türkiye davamızın yanında daha güçlü şekilde yerini alacaktır.


Tarihi mücadele ve iç tehditlere karşı direnç


Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin tarihi mücadelesinde dış tehditlerin yanı sıra içerideki ihanet odaklarıyla da savaşıldığını vurgulayarak, "Kazanımlarımızı korumak için büyük bedeller ödendi," dedi.

Erdoğan, şu sözlerle devam etti:

"Nice medeniyetlerin doğduğu, yükseldiği ve battığı bu toprakları vatanımız kılmak için çok fedakarlık yaptık. Çok ter döktük, çok kan akıttık. Dişimizle, tırnağımızla elde ettiğimiz kazanımları korumak için gerektiğinde canımızı ortaya koymaktan çekinmedik. Tüm bu süreç içerisinde, sadece dışarıdan gelen saldırıları göğüslemekle kalmadık. Aynı zamanda içerideki gaflet, dalalet hatta ihanet odaklarıyla da uğraştık. Tarihe baktığımızda, Osmanlı'nın Avrupa içlerine doğru sürdürdüğü ilerleyişinin hemen her safhasında önce geriye dönüp arkasını sağlama alma ihtiyacı duyduğunu görüyoruz. Osmanlı'nın son döneminde asırlarca bir arada yaşadığımız kimi kesimlerin nasıl müstevlilerin kuklası haline dönüştüğüne şahit olduk. Cumhuriyet döneminde, kendi ülkesinin potansiyeline, halkının değerlerine düşman mankurtların yol açtığı tahribatların bedelini ödedik."

Erdoğan, eleştirilerini şöyle sürdürdü:

"En büyük caniler, insanların umudunu öldürenler veya buna teşebbüs edenlerdir. Yaşadığımız geçici sıkıntıları, sanki dünya yıkılmış biz de altında kalmışız edasıyla anlatanların gayesi asla milletimizin derdiyle dertlenmek değildir. Bunların heybelerinde, ülkenin ve milletin sorunlarıyla ilgili en küçük bir çözüm paketi yoktur. Daha önemlisi böyle bir niyetleri, gayretleri, hazırlıkları da bulunmuyor. 'Ver ki yiyen, ört ki yatan, gözle canı çıkmasın' zihniyetiyle yıllardır milletin umudunu, enerjisini tüketenlerin bu ülkede dikilmiş tek bir ağaçları olmadığını en iyi sizler biliyorsunuz. Yaptıkları hiçbir eser ve hizmet olmadığı halde kafaları karıştırmakta, kabadayılık taslamakta, kavga çıkarmakta maşallah pek mahirdirler."