Ankara, Türkiye’nin Başkenti olmasının yanı sıra sahip olduğu tarihi mirasıylada dünyanın en özel kentlerinden biri. Ülkemizin tarihi, kültürel, sosyal, sanatsal, ekonomik ve siyasi alanlarında müzecilik faaliyetlerinin filizlendiği Ankara Müzeleri, ülkemizin yaşadığı dönemleri kronolojik bir süreç içerisinde gözlemleme fırsatı veriyor.

Ankara’da kültürel mirasın korunması, manevi duyarlılığın artması ve farklı uygarlıklara ait değerlerin korunmasına katkı sağlayan 74 müze yer alıyor. Birçok butik müzeye de sahip olan kentte Cumhuriyetin Kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün kabrinin de yer aldığı Anıtkabir ile Anadolu Medeniyetleri Müzesi en çok ziyaretçi ağırlayan noktalar. Yazımızda sizler için Ankara’da gezip görebileceğiniz 10 müzeyi derledik…

1. ATATÜRK VE KURTULUŞ SAVAŞI MÜZESİ

Atatürk ve Kurtuluş Savaşı Müzesi, dört farklı bölümden kendini gösteriyor. İlk bölümde Atatürk’ün özel eşyaları yer alıyor. İkinci bölümde ise Çanakkale Kara ve Deniz Savaşları hakkındaki eşya ve bilgilendirmelere yer veriliyor. Üçüncü bölümde ise Sakarya Meydan Muharebesi ve Büyük Taarruz hakkında detaylı bilgiler yer alıyor. Son bölümde ise Atatürk inkılaplarının tanıtımı ve tonozlu koridor dikkat çekiyor.

Birinci bölümde Atatürk’ün balmumu ile yapılmış heykeli, köpeği Foks’un dondurulmuş bedeni ve Atatürk’e ait bazı heykeller yer almaktadır.

İkinci bölümde Çanakkale ve Kurtuluş Savaşları’nın ne şekilde yaşandığına dair resimlerle canlandırılması görülebiliyor. Maketlerle savaş alanı düzenlenerek; savaşın etkisi etkin bir şekilde görülebiliyor. Öte yandan burada bulunan panorama ile de savaşın içinde olma gibi bir durum söz konusu olabiliyor.

Üçüncü bölümde de Kurtuluş Savaşı’na katılan tüm komutanların resimleri karşımıza çıkıyor. Ayrıca bu bölümde Kurtuluş Savaşı hakkında büyük boy resimler de bulunmaktadır.

Son bölümde ise panorama bölümünde 18 tonozlu koridor dikkat çekiyor. Atatürk’ün Samsun’a çıkışından ölümüne kadar yaşadıkları tüm olaylardan resimlerle bahsedilmektedir. Öte yandan her bir tonozda farklı bir yeniliğe de yer verilmektedir. Aynı zamanda da bu galeride savaş esnasında kahramanlık göstermiş kişilere de yer veriliyor. Atatürk mozolesinin hemen altında yer alan bu salon; Anıtkabir’in temel duvarları arasında da bulunuyor. Atatürk ve Kurtuluş Savaşı Müzesi; her zaman ziyaretçilere açık olmakla beraber; her an gezilip görülebilir.

2. ANADOLU MEDENİYETLER MÜZESİ

Paleolitik Çağ’dan itibaren Anadolu topraklarının özgün eserlerine ev sahipliği yapan Anadolu Medeniyetleri Müzesi, iki tarihi binadan oluşmaktadır. Bunlar Osmanlı Dönemi yapıları olan Mahmutpaşa Bedesteni ve Kurşunlu Han’dır. 2014’te restore edilerek yenilenen bu müzede sanal turlar, canlandırmalar ve Göbeklitepe’deki T biçimli dikme replikalar ve eserlerle birlikte tarihe bir yolculuk yapmanızı sağlamaktadır.

Roma Hamamı’ndan Müzeye

Ankara’nın ilk müzesinin öyküsü 1921 yılına uzanmaktadır. Mustafa Kemal Atatürk’ün merkezde bir Eti Müzesi kurulması fikriyle, ülkenin dört bir yanından Hitit eserleri toplanmaya başlanmıştır. Dönemin Kültür Müdürü Galip Bey, Ankara Kalesi’nin Akkale Burcu, Augustus Mabedi ile Roma Hamamı’nı müzeye dönüştürerek ilk adımı atmıştır.

Akkale’nin sınırlı alanı yetmeyince, Ankara Kalesi yakınlarındaki atıl durumdaki Mahmutpaşa Bedesteni ve Kurşunlu Han’ın restorasyonuna başlanmıştır. 1938 yılında başlayan restorasyon 1968’te tamamlanmıştır. Binaların onarımı devam ederken, 1943 yılında onarımı biten bedestenin orta mekanı ziyarete açılmıştır.

Altın Elbiseli Adam

Anadolu Tarihine Işık Tutuyor

1997’de “Avrupa’da Yılın Müzesi” seçilen ve kendine özgü koleksiyonları ile dünyanın sayılı müzeleri arasında yer alan Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde eserler, kronolojik olarak ayrılmış bölümlerde sergilenmektedir. Üst salonda Paleolitik Çağ, Kalkolitik Çağ, Eski Tunç Çağı, Asur Ticaret Kolonileri Çağı, Eski Hitit ve Hitit İmparatorluk Çağı, Frig Krallığı, Geç Hitit Krallığı, Urartu Krallığı, ve alt salonda ise Çağlar Boyu Ankara ve Klasik Devirler bölümleri yer almaktadır.

Hitit Güneş Kursu

3. ANKARA ETNOGRAFYA MÜZESİ

Ankara Etnografya Müzesi, Ankara’nın Namazgâh adı ile anılan semtinde Müslüman mezarlığı olan tepede kurulmuştur. Yapının mimarı Cumhuriyet Dönemi’nin önemli mimarlarından Arif Hikmet Koyunoğlu’dur. Türkiye’de müze binası olarak yapılan ilk yapıdır. Müzenin önünde bulunan bronzdan yapılmış at üzerinde Atatürk heykeli 1927 yılında İtalyan heykeltıraş Pietro Canonica tarafından yapılmıştır. Halktan toplanan eserlerle 18 Temmuz 1930 tarihinde halkın ziyaretine açılmıştır.

Pietro Canonica Atatürk Heykeli

1938 yılında Atatürk’ün vefatından sonra, müzenin iç avlusu 15 yıl süreyle Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusunun geçici istirahatgahı olmuştur. Müzenin iç kısmında bulunan mermer yazıtta “Burası 10.11.1938 tarihinde sonsuzluğa ulaşan Atatürk’ün 21.11.1938 tarihinden 10.11.1953 tarihine kadar yattığı yerdir.” yazısı yer almaktadır.

Mustafa Kemal Atatürk

Etnografya Müzesi Anadolu’nun Türk-İslam Dönemi’ne ait eserlerinin sergilendiği bir müzedir. Salonlarında sırasıyla, giyim-kuşam, işleme, takı, kına gecesi konulu sergi, damat tıraşı konulu sergi ile hamam kültürü konulu sergiler bulunur. Anadolu’nun çeşitli yörelerine ait dokuma örnekleri (halı-kilim), maden sanatı örnekleri ve bakırcılığa ait araç ve gereçler, kahve kültürü konulu sergi, kaşıklar, Türk odası ve sünneti töreni konulu sergiler ile Türk çini, seramik, cam, silah, yazma eserler, levhalar ve Selçuklu ve Osmanlı Dönemlerine ait seçkin ahşap eserler yer almaktadır. Ayrıca Besim Atalay koleksiyonuna ait eserlerden oluşan bir teşhir salonu bulunmaktadır.

4. RAHMİ M. KOÇ MÜZESİ

Ankara’nın ilk sanayi müzesi olan Rahmi M. Koç Müzesi tarihi Çengelhan ve Safranhan olmak üzere iki ana bölümden oluşmaktadır.

Kanuni Sultan Süleyman döneminde yaptırılan Çengelhan, günümüze kadar ayakta kalmayı ve özgünlüğünü koruyabilmeyi sağlamış nadir yapılardandır. Koç Holding’in kurucusu Vehbi Koç’un iş hayatına başladığı yıllarda kullandığı bir dükkâna da ev sahipliği yapan Çengelhan, 2003-2005 yılları arasında gerçekleştirilen restorasyon çalışmasında aslına uygun olarak yeniden yapılandırılmıştır. Nisan 2005’de ise Rahmi M. Koç Müzecilik ve Kültür Vakfı’na bağlı bir müze olarak ziyarete açılmıştır.

Safranhan ise 1511 yılında yaptırılmış ve tipik bir Anadolu kervansarayı olarak hizmet vermiştir. Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde ve Cumhuriyetin ilk yıllarında cezaevi olarak kullanılan han, 2016 yılına kadar süren restorasyon çalışmalarından sonra müzenin uzantısı olarak ziyarete açılmıştır.

Küçük modellerden buhar motorlarına ve klasik otomobillere kadar zengin bir çeşitliliğe sahip müze 32 odada denizcilikten karayolu taşımacılığına, havacılıktan tıp alanına kadar pek çok sanayi kolunun geçmişini gözler önüne seren 4 binden fazla objeye ev sahipliği yapmaktadır.

5. ANKARA ÜNİVERSİTESİ OYUNCAK MÜZESİ

Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Oyuncak Müzesi 20 Nisan 1990’da Türkiye’nin ilk oyuncak müzesi olarak Prof. Dr. Bekir Onur tarafından ziyarete açılmıştır. Müzenin amacı, Türkiye’de hızlı değişim süreci içinde kaybolma tehdidi altındaki oyuncakları korumaktır. Bu amaç bağlamında müze oyuncak aracılığıyla, sanayi tarihi, kültür tarihi, eğitim tarihi ve çocukluk tarihi konularında yapılan araştırmalara destek vermektedir.

Oyuncak müzesi geleneksel çocuk oyun ve oyuncaklarının çeşitli örneklerinin de sergilendiği bir müze olmasıyla Türkiye’de çocuk kültürünün araştırılmasına hizmet eden bilimsel bir kuruluştur. Yerli, yabancı, sanayi ürünü ve el yapımı iki bin dolayında oyuncak bulunan müzede koleksiyon çeşitli temalar doğrultusunda sergilenmekte; belirlenen temalar doğrultusunda müze eğitimi etkinlikleri düzenlenmektedir. Müze temaları arasında, geleneksel oyuncaklar, sahil ve bahçe oyuncakları, okul kültürü, Eyüp oyuncakları, taşıtlar, bebek evi ve koleksiyonerlik, zeka oyunları ve oyuncakları ve hayvanlar yer almaktadır.

Müze sergileri iki yılda bir – öne çıkan oyuncaklar sabit kalmak koşuluyla – yenilenir ve yeni temalar çerçevesinde müze izleyicisiyle buluşur.

6. ULUCANLAR CEZAEVİ MÜZESİ

Ulucanlar Merkez Kapalı Cezaevi, Ulus tarihi kent merkezinin kıyısında, Ankara Kalesi’nin doğusunda bulunan bir tepe üzerinde yer alır. Girişi Ulucanlar Caddesi üzerinden olan Cezaevi, Dikimevi’nde metro ve banliyö hatları ile Altındağ Belediyesi ve tarihi kent merkezini birbirine bağlayan bu önemli kent aksının önemli bir parçasıdır. Konumu sebebiyle gerek Ankara Kalesi ve tarihi kent merkezi ile gerekse yeni kent ile güçlü bir görsel bağa sahiptir.

Ulucanlar 1924 Lörcher Ankara Eski şehir planına göre, bugünkü alanda konumlandırılmıştır. Özellikle etrafında tarla ve sürülebilecek alanlar olduğu için, mahkûmların ıslahına yardımcı olabileceği düşünülerek bu alan seçilmiştir. Ek yapılar ile cezaevi büyümüştür. 1925 yılında içişleri bakanlığınca “Umumi Hapishane” olarak inşa ettirilmiştir. Ulucanlar cezaevinin konumlandığı tepenin, Cumhuriyet dönemi öncesinde mezarlık alanı olarak kullanıldığı belirtilmektedir. Bu durum Fransız gezgin Piton de Tournefert’in 1717 tarihli gravüründe izlenebilmektedir.

İlk adı Cebeci Tevkifhanesi olan hapishane daha inşa edilip açılmasından bir yıl sonra infazların gerçekleştiği bir mekan oldu.1925’ten mahkumların başka bir cezaevine sevk edilip cezaevinin boşaltıldığı 2006 yılına kadar tam 81 yıl boyunca insanların içinde hapis edildiği,çok zor günler geçirdiği, infaz edildiği, ana babaların kapısında günlerce haber beklediği soğuk ve karanlık bir hapishane oldu. Ulucanlar Cezaevi, ilk adı Cebeci Tevkifhanesi olan cezaevi sırasıyla Cebeci Umumi Hapishanesi, Ankara Merkez Cezaevi ve sonunda Ulucanlar Cezaevi adlarını aldı.

7. DEVLET RESİM VE HEYKEL MÜZESİ

Türk Ocakları Merkez Binası olarak, Yüksek Mimar ve Mühendis Arif Hikmet Koyunoğlu tarafından 1927 yılında projelendirilerek temeli atılan ve 1930 yılında tamamlanan Ankara Resim ve Heykel Müzesi, Ankara’nın Namazgâh Tepesi olarak bilinen alanına inşa edilmiştir.

Müze koleksiyonu; resim, heykel, seramik, özgün baskı, fotoğraf, Türk süsleme sanatları ve etnografik eserlerden oluşmaktadır. Milli Eğitim Bakanlığı’ndan teslim alınan, Osman Hamdi Bey’in “Silah Taciri”, V.Vereshchagin’in “Timur’un Mezarı Başında”, Zonaro’nun “Genç Kız Portresi”, Emel Cimcöz (Korutürk)’ün “Gazi’ye Şükran” tabloları koleksiyonun ilk eserleridir. Milli Kütüphane’nin kurucusu Adnan Ötüken’in başlattığı tablo alımları sonucunda Milli Kütüphane’de oluşan değerli koleksiyondan bir grup eser müze koleksiyonuna eklenmiştir.

Ayrıca Devletin çeşitli kurumlarında zaman içinde birikmiş olan değerli eserlerden bir seçki oluşturularak müzeye kazandırılmış; 1939 yılından itibaren yapılmaya başlanan Devlet Resim ve Heykel Yarışmalarında ödül alan eserlerin yanı sıra satın alma yoluyla edinilen ve müzeye bağışlanan eserler müzenin koleksiyonunu oluşturmuştur.   

8. GORDİON MÜZESİ

1963 yılında Ankara’nın Polatlı ilçesine bağlı Yassıhöyük olarak tanınan 500 nüfusa sahip küçük bir köyün yanında kuruldu. Bugün Gordion Müzesi’nde kronolojik bir sergileme sunulmakta, her dönem karakteristik örneklerle temsil edilmektedir.

Üç vitrinde Eski Tunç Devri eserleri, bunu takiben Kral Midas ile son bulan Erken Frig Dönemine ait eserler yer almaktadır. Bu eserler içinde Erken Demir Çağına ait el yapımı çanak-çömlekler, Erken Frig Çağına ait Demir aletler, tekstil üretim aletleri sergilenmektedir. Yeni sergi salonunda Panoramik vitrin içinde M.Ö. 700 yıllarına tarihlenen tahrip katına ait tipik bir yapı sergilenmektedir.

Yeni salonun geri kalan kısmında M.Ö. 6 – M.S. 4. yüzyıla ait ithal edilmiş Yunan seramiği, Hellenistik Çağ ve Roma Dönemine ait malzemeler sergilenmektedir. Son bölümde ise ziyaretçiler Gordion’da ele geçen mühür ve sikke örneklerini izleme imkânı bulmaktadırlar.

9. GÖKYAY VAKFI SATRANÇ MÜZESİ

Altındağ’da bulunan bir müzedir. Yaklaşık 1.000 metrekarelik bir alana kurulu olan müze içerisinde; 110 ülkeden, 703 satranç takımı sergilenmektedir.

Vakfın kurucusu olan Akın Gökyay’ın 1975 yılında başladığı satranç koleksiyonu, 31 Ocak 2012 tarihinde Guinness Rekorlar Kitabı’na girmiş; Türkiye’de, tescilli ilk ve tek satranç koleksiyonu olmuştur.

Alındığı ülkelerin kültürel özelliklerini yansıtan satranç takımları arasında Harry Potter, Asteriks ve Şirinler gibi tematik setlerle beraber, tarihi ve politik olayları yansıtan takımlar da yer almaktadır. Koleksiyonda; ahşap, metal, balık kemiği, mermer, sabuntaşı, keçe, polyester gibi farklı maddelerden imal edilmiş satranç takımları bulunmaktadır.

10. MADEN TETKİK ARAMA (MTA) ŞEHİT CUMA DAĞ TABİAT TARİHİ MÜZESİ

Türkiye’nin ilk ve en büyük tabiat tarihi müzesidir. Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü (MTA) bünyesinde 7 Şubat 1968 tarihinde, kurumun arazi çalışmalarında toplanan örneklerin sergilenmesi ve depolanması amacıyla kurulmuştur. Müze, yerleşke içinde yapılan yeni binasında hizmet vermeye devam etmektedir. Türkiye’nin ve dünyanın çeşitli yerlerinden derlenmiş, doğa tarihini anlatan çok sayıda fosil, kayaç, mineral ve maden örnekleri müzede sergilenmektedir. Üç kattan oluşan müzenin giriş katında uzaya yolculuk yapacak, güneş sistemi içindeki gezegenleri yakından tanıyacak, ay taşı, yıldırım taşı ve uzayın postacıları olan gök taşlarını inceleme fırsatı bulunmaktadır.

Görme engelli vatandaşlar için hazırlanmış özel bölüm ile de Türkiye’de bir ilk uygulamaya daha imza atılmıştır. Okul öncesi ve ilkokul öğrencileri için eğitim alanı ve sosyal etkinlikler için sergi alanı, kafeterya ve konferans salonu da binanın giriş katında yer almaktadır. Geçmiş yaşantıların kanıtları olan omurgalı ve omurgasız hayvanlara ait fosiller ve bitki fosilleri, 140 milyon yıl öncesine ait etobur dinazorlar, Maraş Fili ve balina iskeleti müzenin birinci katında yer alırlar.

Diyorama Bölümü (Türkiye’nin hayvan ve bitkilerine ait canlandırma vitrinleri), mağara modeli, çökelme ortamını gösteren maket ve Prehistorya (tarih öncesi insanların kullandığı alet ve malzemelerin sergilendiği) bölümü yine müzenin birinci katında yer alır. Türkiye’nin ve dünyanın çeşitli yerlerinden mineraller, süs taşları ve kayaç örnekleri ile Türkiye’de madenciliğin tarihine ilişkin örnekler müzenin ikinci katında yer alır.