Mehmet Emir Aksoy yazdı...
Papa Francis’in İznik’e gelişi Türkiye’de yüzeysel bir “dini ziyaret” gibi pazarlanıyor. Oysa bu ziyaret, Hristiyanlığın 1700 yıl önceki kurucu hafızasını yeniden çağırma girişimidir. 325 İznik Konsili, yalnızca ilahiyat tartışması değil; imparatorluk mühendisliğidir. Teslis öğretisi, dogma veya teolojiden çok daha fazlasıydı: Roma’nın dini, siyasi düzenin çimentosu haline getirmesi. Bugün Papa İznik’e geldiğinde, gerçekte “Tanrı’nın mesajını” değil, Roma’nın tarihsel iddiasını sahneye çıkarıyor.
Biz ise o sahneye seyirci değiliz. Çünkü bu topraklarda tarihi kuran millet biziz.
Ve bizi bu noktada tutan kişi Papa Francis değildir; Papa Eftim’dir.
Papa Eftim, Kurtuluş Savaşı döneminde yalnızca bir ruhani lider değil, Türk milli egemenliğinin yanında duran bir adamdır. İstanbul Rum Patrikhanesi, Yunanistan’ın Megali İdea’sının aracı haline gelmiş, siyasi önceliğini Türk devletinden değil, Yunan ulusundan alır hale gelmişti. Tam bu noktada Papa Eftim, “Anadolu’daki Hristiyan Türkler” dediğimiz kitleyi temsil ederek sahneye çıktı. Aya Nikola Kilisesi’ni fiilen aldı, orada Türk Ortodoks Patrikliği’ni ilan etti ve en kritik cümleyi kurdu:
“Bu topraklarda yaşayan Hristiyanlar, Türk milletinin evladıdır. Bizim hamimiz Yunanistan veya Patrikhane değil, Türkiye Cumhuriyeti’dir.”
Bu yalnızca bir beyan değildi. Somut bir milli duruştu.
– Patrikhanenin İngiliz işgal yönetimi ile ortak hareket eden politikalarına karşı çıktı.
– İşgal İstanbul’unda Türk ordusuna açık destek verdi.
– Anadolu’nun ortasında Türk askerinin kanıyla yazılan bağımsızlığa “Biz de sizin milletiniziz.” dedi.
– Patrikhane tarafından aforoz edilince geri çekilmedi, devlete bağlılık bildirisi yayımladı.
– Lozan sürecinde azınlık statüsünü reddeden tek dini lider oldu.
Bugün Papa Francis’in İznik’te aradığı tarih, bizim tarihimizin karşısında küçük kalır.
Vatikan 1700 yıllık metinleri hatırlatarak bir “ruhani geri dönüş” hayal ederken, biz Cumhuriyet tarihinin gerçek ve canlı şahidini gösteririz: Papa Eftim’i. O dönemde işgal kuvvetleri İstanbul’u yönetiyordu, Patrikhane İngiliz makamlarıyla aynı çizgideydi, Türk ordusu Anadolu’da ölümüne savaşıyordu. Eftim ise geri adım atmadı:
“Hristiyan Türkler adına tek meşru otorite Ankara’dadır.” dedi.
Bu, bir ilahiyat kararı değil, Türk siyaset tarihinde kırılma anıdır.
Papa Eftim çizgisi bu yüzden sembolik değil, sahada uygulanmış bir milli doktrindir.
– Hristiyanlığı Yunan kimliğinin aracı olmaktan çıkardı.
– Hristiyan Türk kimliğini devlet vatandaşlığı içinde korudu.
– “Hristiyan isen Yunan’a aitsin” baskısını parçaladı.
– Cumhuriyetin ilk yıllarında Ankara’nın egemenliğine fiilen destek verdi.
Bugün bile Fanar Patrikhanesi Türkiye üzerinde siyasi nüfuz aradığında, devlette refleks otomatik olarak bu hafızaya döner. Çünkü Papa Eftim hattı, Türk devlet geleneğinde en güçlü karşı referanstır.
Bu yüzden bir kez daha söylüyorum:
Biz Papa Francis’i değil, Papa Eftim’i tercih ederiz.
Francis geleneği tarihi geri çağırır,
Eftim geleneği tarihi Türk milletinin lehine yeniden kurar.
İznik meselesini tam da buradan okumalıyız.
Papa Francis 1700 yıl önceki kelimelere dönmek ister;
Biz 100 yıl önceki bağımsızlık iradesine bakarız.
Bir tarafta Roma’nın teolojik mirası,
Diğer tarafta Anadolu’nun devlet kurucu hafızası.
İznik, Roma’nın dogmalarının sahnesi olduğu kadar,
Türk ordusunun yükselişini besleyen Bursa havzasının sessiz çekirdeğidir.
Bizim İznik okumamız Eusebios, Arius veya kilise bölünmeleri değildir.
Bizim İznik okumamız, Milli Mücadele’nin ruhudur.
Kimi çevreler bu ziyareti “dinler arası köprü”, “kültürel dayanışma”, “turizm fırsatı” diye paketlemek isteyebilir. Bunlar vitrin devleti söylemidir. Egemen devlet ise ritüellere tepkiyle değil, hafızaya duruşla cevap verir. İznik’e Papa gelir; hoş gelir. Ancak bilsin ki, bu şehir artık Türk egemenliğinin taşıdır. Roma burada kendini arıyorsa, bulacağı şey 325 Konsili değil, Anadolu’yu devlet yapan milletin gölgesidir.
Bugün bir Papa gelir, yarın başka bir dini figür gelir.
Hepsi tarihin başladığı yeri arar.
Biz ise onlara tarihin nerede yeniden başladığını gösteririz:
Kurtuluş Savaşı’nın cephelerinde, Ankara’nın iradesinde ve Papa Eftim’in aldığı riskte.
Son söz açıktır ve güç içerir:
Biz Papa Francis’i değil, İznik meselesinde Papa Eftim’i tercih ederiz.
Ritüeller gelir geçer; Türk milletinin egemenlik duruşu kalır.
Kurtuluş Savaşı’nın ruhu ile Vatikan ritüeli arasında Türkiye’nin tercihi bellidir: Papa Eftim
Mehmet Emir Aksoy
Uluslararası İlişkiler Uzmanı


