Kendi olamayan, iradelerinin dışında başka iradelerin güdümündeki Müslümanlar tam anlamıyla bir çıkmazda. Bilinç dışı bir hayat ve kabullenmiş. Bu, bu dünyanın saltanatından vazgeçemeyiş. Ya da korkunun, endişesi ve paniği. Konumlarını yitirme. Bu onları kendileri olamamaya götürüyor.
Mezhep bahaneleriyle birbirlerinin köklerini kurutuyorlar. Yemen’de çocuklar ve siviller sürekli bombalanıyor. Bunu yapan gene Müslüman bir ülke. Teknoloji ile birlikte toplu suikastlar, bombalanmalar ve imhalar art arda geliyor. Sünnilerin camilerini Şia yanlıları, Şia camilerini de Sünnileri bombalanıyor. Özellikle de cuma günleri. İnsanlar namazda iken. Birbirlerini namazda katlediyorlar. Bu sadece kendilerini değil, kimi servislerin de devrede olma olasılığı oldukça güçlü. Öyle ya da böyle coğrafya kan gölü. Bunun önüne geçmenin zorlukları daha da bir çıkmaz oluşturuyor.
Gizli servisler bunları yaparken Müslümanların bilinç dışı birbirlerine olan nefretleri de artıyor. Sonuçta olan Müslümanlara oluyor. Özellikle çocuklara, kadınlara ve sivillere.
Bunun önüne geçecek, bilinç oluşturacak bir aydın sorunu var Müslümanların ya korkarlar ya da bir teslimiyet içindeler.
Filistin, tam anlamıyla bir kuşatmada. Çıkış kapıları tamamen kapandı. Filistin’in sığınacakları yerleri yok. Suriye, Arap baharı kasırgasından sonra onlara kapılarını kapattı, onlara karşı acımasız davranıyor. Anlık gafletleri ne çok şeye neden oluyor. Filistinlerin de bu dalgaya kapılmamalarının ve yanlış beklentilerinin bir sonucudur bu durum.
Emperyalizm, Müslümanların kaynaklarını Müslümanlara karşı kullanıyor. Suudi Arabistan, Amerika’nın Suriye veya bölge ile ilgili faaliyetleri için oluşturduğu fona yüz milyar dolar katkı sağlıyor. Diğer Arap ülkeleri de fona katkıda bulunacak. Aslında bu, kendi geleceklerinin imhasıdır. Beş bin tır mühimmat ile Amerika güneye konuşlanmış bulunuyor. Bu, bilineni. Bir de bilinmeyenleri var. Kudüs’ün İsrail’in başkenti ilan edilmesinin ardından giderek bölgeyi tam anlamı ile etkisiz kılmış oluyor.
Suudi Arabistan, Mısır, Kuveyt ve diğer Arap ülkelerinin İsrail ile birliktelikleri ve işbirlikleri artık iyice gün yüzünde.
Türkiye’nin de açmazı, çok yönlü bağımlılığı ve yalnız oluşu. Kime karşı nasıl savaşılacak? Uçaklarımız, teknik donanımlarımız onların elinde. Onlar izin vermese uçaklarımız havalanamayacak sonuçta şu F-35 olayı bunu çok daha belirginleşti. Türkiye bir yandan kendisine karşı savaş açan Amerika emperyalizme karşı kesin ve katkı bir tutuma giremiyor. Kritik dönemlerde üsler konusu sadece muhalifler tarafından gündeme getirebiliyor. Devlet ve iktidar bunun sözünü bile etmiyor, etmek istemiyor.
Göstermelik çıkışların, hamasetin aşırı duygunun sağlıklı bir ortamda oluşturmadığı kesin. Bu sadece Türkiye düzleminde değil bütün Müslümanlar için geçerli bir durum. O Türkiye sesini yükseltince İslam coğrafyasında bir kıpırdanış ve bir hareketlenme oluyor ama sonuçları hiç de istenildiği gibi olmuyor.
Daha öncede Münbiç de Amerika ile birlikte ortak eğitim programları düzenleniyor. Buda bizim asıl açmazımız. Bir yandan Amerika, iktidara karşı bir savaş açmış görünüyor olmasına rağmen bir yandan da iktidar onların Münbiçe yani Suriyeye yerleşmesini kabullenmiş oluyor. Ortak tatbikatların anlamı budur.
Amerika emperyalizmi müttefiklerini bir yandan köşeye sıkıştırıyor tehdit altında tutuyor, bir yandan kendine daha çok bağımlı hale getiriyor. Müslümanların alternatif oluşturma fırsatı elden kaçıyor. Birbirlerini öldüren, imha eden ve nefret ettiren Müslümanlar topluluğu. Bu, elbette bir garabet. Asıl çıkmazda bu.
Bir topluluğun diğerine güveni ve inancı yok. Birbirlerine hasım ve düşman olarak bakıyorlar. Bu durumda çözümsüzde kalıyorlar.
Emperyalizm bir tek ülkeden oluşmuyor. Ortakların güç birliğidir. Başta Amerika, İngiltere, çok uluslu kuruluşlar, Yahudi sermayesi, İsrail ile AB ülkeleri. Bunlar güçleri kadar etki sahibidirler. Bazıları büyük pay sahibi, bazıları ise güce göre kendilerine düşen payı alıyorlar. Birbirlerinin sınırlarını çok iyi biliyorlar. Güçlerine göre de varlık gösteriyorlar.
Her zaman olduğu gibi şu günlerde oyun içinde oyunlarla karşı karşıya bulunuyoruz. Türkiye’nin sorunları başından aşkın. Kimi Terör örgütleriyle, ekonomik ve iç sorunlarla boğuşuyor. Bir oyun oynanır, biter, bir yenisine başlanır. Oyunların hemen hepsi renk ve tonları farklı olsa da birbirlerinin kopyası. Besleyenleri de tabii ki emperyalizm egemenler. Gerek Türkiye ve gerekse kendi konumundaki ülkelerin toplulukların emperyalizme güvenmeleri, bel bağlamaların sağlıklı bir anlayış değil. Emperyalizm, kulaklarını istediği zaman devre dışı bırakabiliyor ya da bir bela ile uğraştırabiliyor. Türkiye uzun zamandır onlara yaslandı, umutlandı sonuçları ortada. Kürtçülük hareketinde bulunanlar da onlara yaslandı umutlandı heyecanlandı. Kendilerine verilen destek ile bir devlet sahibi olacaklarını umudular. Devlet sahibi olalım da desteği veren kim olursa olsun duygusuyla bağlandılar. Amerikancı oldular. Bu durum sadece onlar için söz konusu değil. Emperyalizme bel bağlayan ve güvenlerin tamamı içine geçerli. Amerikan emperyalizmi yeni bir oyun başladı.
Bu şeytani oyunlar çok yönlü. Halden hale giriliyor. Acımasız ve merhametsizdir. Kullandıklarını istedikleri zaman itlaf eder ya da paçavra gibi savurur atarlar.
Selam ve Dua ile
Zübeyt BOZKURT