Değişim ideolojik biz şey değil, stratejiktir, siz, onu ideoloji olarak gördüğünü zaman şartlar sizi değiştirir. Değişimi takip etmek, değişimin önünde saman çöpü gibi oraya buraya savrulma değildir! Hayat, savrulmaya engel olmak adına; dünyanın bir geçim değil, seçim yeri olduğunu sürekli ispat etmektedir.
Sorumlu olduğumu ve ne yapmam gerektiğini idrak ettiğimde, yapılması gerekenleri nasıl icra edeceğim konusunda istişare ederek yol alabilirim. Bilgin ve yöneticilerin toplumu tavandan düzeltme sorumluluğumda bunu gerektiriyor. Bu bir ara iştir ve şüphesiz ki her arayan aradığını bulmasa da bulanlar arayanlardır.
Başarıyı Allah bana da verir, yeter ki aynı isteği gösteriyim. İnsanı kazanmanın yolunu bilmeli, insanı kaybetmemenin yolunu aramalıyım. İnsanı kazanma adına rutin dışına çıkan her eylem ve her iş birliğine büyük önem vermeliyim. Bu açıdan gönüllü olmanın vakti geldi de geçiyor.
Zoru başarmak için eğitim şarttır. Eğitim, insanın kendine koşmasını tetikler. Gönüllere hitap ederek; akıl, mantık ve şuur ölçüsü ile kâinat, insan ve hayat dengesini yakalamak için koşturur. Çünkü ilim, ruhi açlığı, irade ise bedeni açlığı duyurmaya yönelik adımlardır.
İlim talep edilir, bu yüzden isteyene verilir. Ne istediğinizi, fıtratınızı öğrendikçe öğreneceğinizden, fıtratınıza uygun taleplerde bulunmalısın. Ancak bu sayede samimi olabilir, güven oluşturabilir ve kendi kendini organize etme yeteneklerinizi uygulama imkânına kavuşabilirsin.
İnsana insanlığını hatırlatmak ona sadece akıllı olmasını söylemekten değil, akıl tutulmasını önlemeyi söylemekten geçiyor. Ay ile güneş arasına dünya girdiğinde nasıl ay tutulması oluyorsa, akıl ile insan arasına dünya girdiğinde de akıl tutulması yaşanır. Ve insan akıl tutulması yaşadığında ilim ve iradesi dışında tercihlerde bulunur.
Dünya insana süslü gösterilmiştir. Akıl tutulmasını engelleyen insan, dünyanın süsüne aldanmadığı gibi, ilmini arttırmayı ve iradesini menfaatlerine ters düşse bile ilmin ışığında kullanmayı başara bilendir. Hatta bu tersliklerin imtihanın bir cilvesi olduğunu gördükçe aklın bir araç olduğunu ve aldanabileceğini kabul edecek ve haddini bilmeye odaklanacaktır.
İnsanın özgürlük arayışı bu çerçevede anlamlıdır ve sınırı saygıdır. Haddini bildiğinde sahip olduğu özgürlük, sana sırasıyla; değer verilmek anlaşılmak, bilgilendirmek, takdir edilmek, yeteneklerini sergilemek ve katılımcı olmayı da kazandıracaktır. Edebiyata haddini bildiren “edeb”in, insana da haddini bildirmeye yetiyor olması, siz dinleyen insan için büyük bir nimettir!
Eğitim, beklenen performansı göstermek için gereken beceri ve yetenekleri öğrenme ve geliştirme ile ilgili programlar dizisi ve bunların uygulanmasıdır. Yetiştirme, tahlil ve liderlik kabiliyetiyle denetleme ve yönetme fonksiyonlarını geliştirme ve kesinleştireme ile ilgili programlar dizisidir. Öğretim ise, Eğitim ve yetiştirme yoluyla insanın yetenek, davranış ve tecrübelerini geliştirmek için kullanılacak bilgiyi kazanma çabasıdır.
Eğitimin vazifeye yönelik olması, öğrenmenin bireysel sorumluluk olarak verilmesi insanın haddini bilmesiyle yakından alakalıdır. Bunun için: “İki topluluk düzgün olduğunda insanlar da düzgün olur, bozuk olduğunda insanlar da bozuk olur: bunlar; bilginler ve yöneticilerdir.” Bu bütünlüğü koruyacak her bilginin, bilgeliğe giden yolun basamağı olacağı açıktır, çünkü bilgi, aklın kulluğudur.
Ne istediğini bilen insanlara verilecek her imkân kat kat fayda üretebilir ve yeni iyiliklerin kapısını aralayabilir. Bunu sağlamayan bir eğitim, çaresiz bir kariyer mantığıyla, elindeki tüm imkânları israf edebilir. İnsan aradığına, aldığı eğitimdeki “talep” ve “tercih” arasındaki doğru orantı ile ancak kavuşabilir.
Herkesin her şey olmayı hedeflemeye başladığı bir zamanda yaşıyorsun. Hep “ne olacağım” konusunu ele alıyor, ancak “ne olmayacağım” konusuna önem vermiyorsun. Eskiler bugün yaşasaydı “ne oldum deme ne olacağım de “yerine, “ne idin ne olmayacaksın “diyerek uyarılarda bulunurdu.
Gayret devreye girmediğinde bahaneler devreye girer. İnsanın bahane üretmek için kullandığı iki unsurdan biri; başkasını överek tembelliğini gizlemek, diğeri ise başkasını yererek çalışkan gözükmektir. Biri olmadığında diğeri hemen devreye girer.
Hâlbuki ne başkasının çalışmasını överek tembelliğini örtebilir, ne de yapılan çalışmayı yererek kendini çalışkan gösterebilirsin! Överek kendini gizleyip, yererek çalışırken gözüksen de neticede; sadece kendini kandırmış ve haddini aşmış olursun. Bu yüzden “ne oldum “delisi değil “ne olamayacağım” velisi olmalısın!
Selam ve Dua ile
Zübeyt BOZKURT