Akıl dışında herhangi bir rehbere ihtiyaç duymayan Modernite, aklın dışında başka alanlara ihtiyaç olduğunu görse de bu idrakin bedeli oldukça yüksek olmuştur. Üstelik her şeyin ölçüsünü bozan bu olumsuz düşünceden kurtulmanın bir yolunu da henüz ulaşamamıştır. Bu arayıştan olsa gerek öğrenmeye olan açlığın sürekli katlandığını insanlık ibretle izliyor.
Hayatın şaşkınlığı, hiç ölmeyecek gibi yaşanması ancak hiç yaşamamış gibi ölmesidir! Çocukken sıkılan ve büyümek için acele eden insan, çocukluğunu özler, para kazanmak için sağlığını yitiren insan, sağlığını geri kazanmak için para öder. Yarınlarından endişe ederken hani unutan insan, sonuçta ne bugünü ne de yarını yaşayabilir.
İşte tam bu noktada en temel mesele “büyük resmi” görebilmektir. Çünkü ruh dünyamızın dirilmesi için alınacak tedbir sadece ve sadece ders almaya dayanmaktadır. Öncelikle tedbiri elden bıraktıran düşünceyi sorgulamalı, akıllı her problemi çözmeyeceğini ve sadece akılla mutlu olamayacağını anlamalısın.
İnsan hayatı konu bazlı bölümlendirildiğinde üç aşamaya ayırabilir: Eğitim hayatı, iş hayatı ve sosyal hayat. Aslında her dönem kendi içinde de iç içedir ancak öncelik olarak biri öne çıkar. Hayatın bu üç aşamasında insan, hakkını verdiğinde en büyük sermayesi sahip olur.
Her insan önce eğitilir, bu eğitim sonucunda bir iş sahibi olur. Eğitim ve iş hayatı ile oluşturduğu bir sosyal çevre kazanır, münasebeti ölçüsünde sosyal hayatına yön verir. Böylece edindiği hayat tecrübesi ile cemiyet adamı olmaya hak kazanır.
İnsanın bilgi üretme, geliştirme ve yayma rolü yanında sosyal yönünün dikkate alınması daha da önem kazanmıştır. Çünkü bilgi çağında başarı ve sosyal sorumluluk temel değer ve motivasyonlar olarak gündeme gelmektedir. Bu duyguları anlayarak ve sınıflandırarak cemiyet adamı rolünü güçlendirebilirsin.
Bir şeyi bilmek ayrı, bildiğini uygulayabilmek ayrı, bilgiye sahip olmak ayrı, bilgeliğe sahip olmak ayrı bir şeydir. Bilgelik, uygulanmaya konmuş bilgi olup “akıl teri” ile “alın teri”ni buluşturmak için hareket eder. Bunu yaparken “inisiyatif alabilme”, “iş birliğine açık olma”, “hataları hızlı ve etkili biçimde telafi edebilme” yetenekleri kazandırır.
Yetenek, bilgi ve performans ile oluşan bir vizyon, sosyal ve kültürel bir etki oluşturarak toplumsal yapıyı ve sosyal ilişkileri dönüştürücü bir güce sahip olabilir. Vizyon er insan, kök saldığı sosyal ortamlar sayesinde değişimci potansiyeli harekete geçilerek sosyolojik dönüşümü gerçekleştirebilir. Bilinmelidir ki; derin olan kuyu değil, kısa olan iptir.!
Bilmekten çok yapabilmek önemlidir çünkü, eylem olmadı mı vizyon bir rüyadır. O halde, eyleme sahip bir vizyonun, dünyayı değiştirmek olduğunu hisset! Yarınların güzel olacağını da.
İnandığımız kadar imkân da bulacağız! Çünkü en olumsuz gözüken şartlarda bile, çözüm arayıp bulmak inancımızın bir gereğidir. Elimizdeki her imkân bir müeyyidedir, yeter ki yerinde ve zamanında kullanabilelim.
Eğer yapmak için bir yol varsa, yapmalıyız. İmkânlarımızı bilinçli bir şekilde kullanmayı öğrendiğimizde hayat şartlarımızı da yeniden şekillendirme imkânına sahip olacağız. Bunun için gerekli olan yetenekleri de fıtratımızda taşımaktayız.
Bilgi, beceri ve uzmanlıkları geliştirerek yol almamız gerekiyor. Yetkiden çok etki gücü ile elimizdeki kaynaklar ile mümkün olan en fazla farkı oluşturmak daha da kolaylaşacaktır. Çünkü her zorluktan sonra bir kolaylık vardır.
Geleceği düzenleme bir bakıştır, bir fikirdir. Planlama; neyi ne zaman nerede ve kim tarafından yapılacağının istişare ile önceden kararlaştırılmasıdır. İyi bir planlama yapılarak işlerin kontrolünü sağlayabilir, tutarlı, sağlıklı ve etkili kararlar verebiliriz.
Planlama kuruluşun bulunduğu nokta ile ulaşmayı arzu ettiği durum arasındaki yolu tarif eder. Kuruluşun amaçlarını, hedeflerini ve bunlara ulaşmayı mümkün kılacak yöntemleri belirlemesini ve geleceğe dönük bakış açısını içerir. İnsan ve kaynak tahsisinin önceliklere dayandırılmasına ve hesap verme sorumluluğuna rehberlik eder.
Bu rehberlik için ana fikri, daha doğrusu; bütün işleri bir tarafa bırakıp “İlk önce” yapılacak olan çalışmayı belirlemeliyiz. Bütün işleri bir tarafa bırakmamızı gerektiren bu ana fikir, ancak akıl teri dökerek elde edilir. Muhtemel problemleri ve öncelikli hedefleri tespit ederek uygulanması kolay, pratik ve gerçekçi çözümler üretmek de ana fikre bağlıdır.
Plan bilinçli bir seçim sürecidir! Planda önce hedeflerini seçimi söz konusu olduğuna göre, en uygun amaçların hangileri olduğunu ve ondan sonra da bunlara ulaştıracak en uygun araç ve imkânları hangileri olduğunu araştırmak ve bunlar arasında öncelik yapmak gerekir. Zamanlama önemli olduğundan yapılan plan, bizi politikamızdan vazgeçirmeyen bir esnekliğe de kavuşturmalıdır.
Plan geleceğe dönük olduğundan, kurumun belirlenmiş olan vizyon ve misyonu çerçevesinde, kurumun iletişimini ve gerçekleştirecek programların etkinliğini arttırmalıyız. Üzerinde çalışılması gereken alanları analiz ederek belirlemeliyiz. Ayrıca, ilgili alanlarda belirlenen çalışma süreçlerinin işleyişini kontrol ederek kurumun yol haritasını koordine etmeliyiz.
Ne istemediğimiz de değil ne istediğimize odaklanmalıyız. Bu odaklanma; kontrol altında tutulmak, yok farz edilmek, yanlış anlaşılmak, bilgisiz bırakılmak, azarlanmak, tenkit edilmek, yetersiz olarak görülmek ve iradesini kullanmamak gibi insanların kendilerini değersiz kılan birçok uygulamayı ortadan kaldırılmalıdır. Sadece kendi tecrübelerimizi değil, başkalarının tecrübelerini de değerlendirmeliyiz.
Selam ve Dua ile
Zübeyt BOZKURT