Ankara Mamak’ta bulunan Prenses Anaokulu minikleri bugün ilk açılan Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni ziyaret ederek Cumhuriyet Bayramı’nı kutladı.
İlk meclisi ziyaret eden minikler Meclis çıkışı Ulus esnafına kendi yaptıkları Cumhuriyetin anlamını ve önemini belirten “Prenses Gazetesini” esnafa dağıttı. Okul müdürlerinin gözetiminde devam eden gezide Okul müdürü Gülizar Aydoğan şunları aktardı:
“
Cumhuriyetimiz 98 yaşında! Bizim için 29 Ekimler yalnızca bir kutlama günü değil; Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde kazanılan cumhuriyet değerlerini korumak ve her zaman yaşatmak için verdiğimiz sözü yinelediğimiz gündür.
Büyük liderler geleceğe bıraktıkları mirasla yaşamaya devam eder. Mustafa Kemal Atatürk de yaşamı boyunca savunduğu “hür, bağımsız ve çağdaş bir millet” idealinden asla vazgeçmeyerek bizlere en büyük emanetini, Laik Türkiye Cumhuriyetini bıraktı.
Ulusal bağımsızlık düşüncesinin, işgal altında kalmış yorgun ve ümitsiz bir milleti terk etmeye başladığı günlerde ulusal kurtuluş mücadelesine yön veren Atatürk; Türk Devriminin öncüsü ve Çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusudur. En zor zamanlarda bile hep birlikte olmanın tek gerçek olması gerektiğini savunan Atatürk, cumhuriyetin getirdiği; hak, özgürlük ve yeniliklerle “güneşin görünmediği zamanlarda bile her zaman güneşe ulaşmayı hedefleyen” bir toplum anlayışı yarattı.
Tüm cephelerde kadın, erkek, çocuk, genç, yaşlı demeden herkesin mücadele ettiği cumhuriyet yolculuğunda, “ulusal egemenlik” ve “ulusal irade” kavramlarının sağlam temeller üzerine inşa edilmesini sağlayanların ve cumhuriyet değerlerini bugünlere taşıyanların başında yine kadınlar yer aldı. Savaş döneminde, ulusal mücadelenin örgütlü bir şekilde sürdürülmesini sağlayan Türk kadınları; bağımsızlığın önünde duran engellerle her alanda ve koşulda mücadele ederek cumhuriyetin en büyük savunucuları oldu. Kıtlığın hâkim olduğu o zamanlarda bir anne çorbasıydı umut veren, kalem tutamaz ellere bir öğretmendi yine yazmayı öğreten ve kadınlardı önünde bebesi, sırtında mermisi bağımsızlık uğruna ilerleyen. Cumhuriyetin can suyu; Halide Edip Adıvar, Refet Angın, Nezihe Muhiddin, Safiye Ali, Halime Çavuş, Şerife Bacı, Nezahat Onbaşı, Kara Fatma ve niceleriydi…
Verilen emek asla boşa gitmedi. Cumhuriyetin ilanıyla birlikte “muasır medeniyetler seviyesine” ulaşmak için çağdaşlık adımları peş peşe atıldı. Bu adımlardan en önemlisi, kadınlara tanınan seçme ve seçilme hakkı oldu.
Atatürk, “Yalnız erkeklerinin ilerlemesiyle o millet yükselemez. Çünkü eğer kadın aynı ölçüde ilerleme halinde olmazsa erkeğin yükselmesi mümkün değildir.” sözüyle aslında çağdaş bir Türkiye için seçme hakkından daha fazlasının kadınlara sağlanması gerektiğini ve bu mümkün olmadıkça geleceğin aydınlık olamayacağını söylemişti. Cumhuriyetin ışığında yürürlüğe giren Öğretim Birliği Yasası ve Türk Medeni Kanunu başta olmak üzere o dönemlerde birçok ülkede kadınlara tanınmayan eşitlik haklarına Türk kadınları sahip oldu. Eğitim, iş yaşamı, sağlık ve sosyal yaşamda kadın-erkek eşitliğinin sağlanması, çağdaş bir topluma ulaşma idealinde her zaman öncelikti.
Laik, demokratik ve çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’ni korumanın, yaşatmanın ve daha iyiye doğru ilerletmenin temel görev ve sorumluluğumuz olduğunun bilincindeyiz. Biliyoruz ki, Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana yaptığı konuşmalarda Türk kadınına olan güvenini daima belirten; Türk kadınını sürekli olarak yücelten ve kadının tüm hizmetlerine katılamadığı bir toplumda ilerleme, refah ve saadet olamayacağına dikkat çeken Atatürk’e ve Cumhuriyete borcumuz var.
Türkiye Cumhuriyeti’nin sonsuza dek bağımsız kalabilmesi, özgür ve çağdaş bir ülke olabilmesi için cumhuriyetin getirdiği hak ve özgürlüklerden asla vazgeçmiyoruz, vazgeçmeyeceğiz! Söylenmemiş sözleri söylemeye, unutuldu sanılanları hatırlatmaya ve çağdaşlık yolculuğumuzu durmaksızın sürdürmeye devam edeceğiz. Cumhuriyetin kazanımlarını yine ve yeniden hep birlikte koruyacağız!” dedi.