Kur’an, baştan başa Allah’ın kelamı olduğundan ciddi ve derin anlam taşıyan ifadelerle nazil olmuştur. Kur’an’ın hükümleri ve prensipleri, bütün insanlığı ve bütün çağları ilgilendirir. Emirleri ve yasakları, tüm insanlığın problemlerine çözüm getiren bir özellik taşır. Bu yüzden de sadece bir-iki kişiyi ilgilendiren basit ve önemsiz meseleler Kur’an’da yer almaz.
Her şeyden önce, Kur’an dininin ana kaynağıdır ve bütün topluma hitap eden bir kanun kitabıdır. Allah’ın kitabı başlıca şu konuları içine almıştır:
- Dinin inanç temelleri,
- Allah’a karşı kulluk görevi, ibadetler,
- İnsanların bu dünyadaki davranışları, sosyal hayatın düzeni için Kur’an’ın gösterdiği yol. Faizle ilgili hükümler, mirasta izlenecek yol, insan hakları gibi bu dünyaya ait davranışların bütününe muamelat denir.
- Ahlak,
- Kâinattaki akıl hayretler içinde bırakan büyük düzen, yerler ve gökler hakkında bilgiler,
- Geçmiş milletlerin hayatları ve bunlardan alınacak ibretler,
- İnsani ilim, düşünce ve tefekkür.
Kur’an, bütün bunları en yüksek üslup ve ilahi ifadeyle anlatır. Böylece insanların ruhunda köklü ve güzel değişiklikler meydana getirir. Onlara insan olmanın şuurunu öğretir.
Ne yazık ki, biz insanlar Kur’an’ı sadece bir ahiret kitabı sanmaktayız. Kur’an denince akıllarına sadece “ibadetleri tarif eden ve ölülerin arkasından okunarak bağışlanan” bir kitap gelmektedir. Oysa yüce kitabımız Kur’an’da bunların yanı sıra eşsiz bir dünya düzeni de vardır. Ve Kur’an’ın emrettiği dünya düzeni, bütün sistemlerden üstündür. Çünkü diğer sistemler, insan aklıyla meydana getirilmişlerdir ve insanın eksikliğine uygun olarak yetersizdirler. Kur’an’ın müjdelediği dünya nizâmı ise, bizzat Allah tarafından ortaya konmuştur. Allah’ın koyduğu düzenin diğer sistemlerden üstün olacağı da açıktır.
Demek ki Kur’an:
- Hem bir fikir kitabıdır.
- Hem bir zikir kitabıdır.
- Hem bir şükür kitabıdır.
- Hem bir ahlak ve iffet kitabıdır.
- Hem bir inanç ve ibadet kitabıdır.
- Hem bir müjde ve secde kitabıdır.
- Hem bir rahmet ve bereket kitabıdır.
- Hem bir kurtuluş ve hidayet kitabıdır.
- Hem bir mükâfat ve cennet kitabıdır.
- Hem bir sevgi ve şefkat kitabıdır.
- Hem bir ceza ve şiddet kitabıdır.
- Hem bir dünya ve ahiret kitabıdır.
- Hem bir siyaset ve devlet kitabıdır.
- Hem de bir nizam kitabıdır.
Kur’an, Hazreti Muhammed’e 40 yaşında iken nazil olmaya başlamış ve tamamlanması 23 yıl sürmüştür. Kur’an, 6000’den fazla ayet ve 114 sureden meydana gelmiştir. Bütün ayetleri ve sureleri, Allah tarafından vahiy yoluyla gönderilmiştir.
Ayet: Yüce kitabımızın duraklarla gösterilen cümlelerine denir. Yani ayet, bir bakıma cümle demektir. Kur’an’ın en uzun ayeti, Bakara suresinin 282. ayetidir.
Sure: Kur’an’ın uzun bölümlerinden her birine sure adı verilir. Kur’an’da kısa sureler de vardır (namaz sureleri gibi). Bütün surelerin başında Besmele vardır. Sureler böylece birbirlerinden ayrılmıştır. Sadece Tövbe suresine Besmele yazılmamıştır, çünkü Allah bu surenin başında Besmeleyi vahyetmemiştir.
Kur’an’ın en uzun suresi Bakara suresidir. Bu sure 286 ayetten meydana gelmiştir. Kur’an’da en kısa sure ise üç ayetiyle Kevser suresidir. Kur’an’ın bütün ayetlerini ezberleyen Müslümanlara hafız denir.
Kur’an Arapça olarak nazil olmuştur.
Allah’ın kelamı olan Kur’an, Allah tarafından Arapça olarak indirildiği için, başka dillerle okunamaz ve yazılamaz. Bazı yayınevleri, Kur’an’ı Latin harfleriyle bastırıp satmaktadırlar. Müslüman halkımız bu baskıları kati surette almamalıdır. Alanları da uyarılmalıdırlar. Her mü’min, yüce kitabımızı bizzat kendi alfabesiyle okumalı, namaz kılmak için ezberleyeceği bölümleri de Arapça aslından çalışmalıdır.
Bizim burada anlatmak istediğimiz, Kur’an’ın Latin harfleriyle yazılamayacağı ve okunamayacağıdır. Kur’an okumasını öğreten alfabeler ise, konumuzun dışındadır. Çünkü onlar, Kur’an değildir; Kur’an okumayı öğreten alfabe kitaplarıdır. Bazı kelimeleri hem Latin harfleriyle hem de Arap harfleriyle yazarak öğreten bu kitaplar, metot bakımından faydalıdır. Ancak bu metotla Arapça okumayı söken ve belli bir seviyeye gelen öğrenciler, namaz surelerini de Arapça aslında ezberlemelidirler.
Çünkü Latin harfleri hiçbir zaman Arap harflerinin gerçek karşılığını veremezler. Latin harfleriyle yazılı metinden namaz surelerini öğrenenler, bazı ses yanlışlıklarıyla ezberlemiş olur. Bu yanlışların sonradan düzeltilmesi de oldukça zordur.
Şunu tekrar edelim:
Kur’an, Allah kelamıdır. Allah tarafından Arapça olarak indirilmiştir. Hem lafızı hem de manası mucizedir. Yani hem söz olarak hem de anlam olarak mucizedir. Bunlardan biri eksik olduğu zaman Kur’an olamaz.
Ayrıca Latin harfleriyle okuyanlar, Kur’an’ın gerçek tadını alamazlar. Üstelik Kur’an okumayı öğrenmek de zor bir şey değildir. Bugünkü metotlarla, bir ayda mükemmel bir şekilde Kur’an öğrenimi yapılmaktadır. Bir Müslüman, mukaddes kitabımız Kur’an’ı öğrenmek için bir ayını ayırmaktan kaçınırsa, onun Kur’an’a bağlılığı, Kur’an’a olan saygı ve sevgisi nasıl anlaşılacaktır?
Burada bir noktayı daha açıklayalım:
Kur’an’ın gerek okunuşu gerekse üzerinde ilmî çalışma yapılması, Allah katında en değerli ibadetlerden biridir. Bunun için Kur’an abdestsiz olarak ele alınamaz. Kur’an’a el sürmek isteyen kimse, mutlaka abdest almak zorundadır. Bu sadece Kur’an’a ait bir özelliktir. Çünkü Kur’an, gelişigüzel bir kitap değildir; kendisiyle ibadet edilen ve kendisini okuyanları, ona göre hayatlarını düzenleyenleri sonsuz bir mutluluğa erdiren ilahi bir kitaptır. Hele boy abdesti alması gereken bir insanın Kur’an’a el sürmesi kesinlikle yasaktır.
Selam ve Dua ile…
Zübeyt BOZKURT