Dünyada bazı şeyler vardır ki, küçük görünür ama büyük anlam taşır. Kral kelebekler (monarch butterfly) de bunlardan biridir. Bu narin canlılar, ince kanatlarıyla binlerce kilometreyi aşarak göç eder. Bilim insanları için adeta mucize gibidirler. Onların göç yolları, beslenme alışkanlıkları ve hayatta kalma mücadelesi, doğanın ne kadar ince bir düzen üzerine kurulduğunu bizlere gösterir.
Kral kelebekler, hayatlarının ilk evrelerinde ipekotu (milkweed) denilen özel bir bitkiyle beslenirler. İpekotu sadece onların büyümesini sağlamakla kalmaz, aynı zamanda içindeki kimyasal bileşenler sayesinde düşmanlarından korunmalarına da yardımcı olur. Tırtıl evresinde yedikleri bu bitki, ilerleyen yaşamlarında bile onların savunma mekanizmasının bir parçası olur.
Yetişkin kral kelebekler ise göç yolculuklarında çiçeklerden aldıkları nektarla beslenir. Özellikle altınbaş, lavanta, yıldızçiçeği ve zinya gibi bitkiler onlar için adeta enerji depolarıdır. Bu beslenme düzeni, onlara binlerce kilometrelik zorlu yolculukta dayanıklılık sağlar.
Amerika kıtasında bu kelebeklerin korunması için milyonlarca dolar harcanıyor. Çevre örgütleri seferber olmuş, üniversiteler araştırma yapıyor, devlet özel fonlar ayırıyor. Medyada geniş yer bulan bu çalışmalar, “doğaya duyarlılık” adı altında büyük bir kampanyaya dönüştürülmüş durumda.
Buraya kadar her şey normal. Doğayı korumak, Allah’ın bize emanet ettiği yeryüzüne sahip çıkmaktır. Bir canlı türünü yok olmaktan kurtarmak, ekolojik dengeyi ayakta tutmaktır. Bu çaba, başlı başına güzel ve takdir edilesi bir durumdur.
Ama işin bir başka yönü var.
Gazze’nin Çocukları
Bugün Gazze’de her gün onlarca çocuk ölüyor. Açlıkla sınanan, susuzlukla mücadele eden, bombaların gölgesinde büyümeye çalışan yavrular var. Yeryüzünün en masumları, gözlerimizin önünde yok ediliyor.
Bir tarafta kelebekler için milyonlarca dolar harcanıyor, diğer tarafta insanlık göz göre göre ölüme terk ediliyor. Bir canlı türünün nesli için gösterilen hassasiyet, neden masum çocuklara gösterilmiyor?
Kur’an-ı Kerim bize açıkça buyuruyor:
“Kim bir canı kurtarırsa, bütün insanlığı kurtarmış gibi olur.” (Maide, 32)
Bir çocuğun hayatını kurtarmak, bir kelebeği kurtarmaktan daha az önemli olabilir mi? Elbette doğayı korumak güzeldir, ama insana değer vermeden yapılan çevre duyarlılığı ne kadar samimi olabilir?
Amerika’ya Sesleniş
Amerika’da her yıl milyonlarca dolar kral kelebeklerin göç yollarının korunmasına ayrılıyor. Peki, neden Gazze’deki çocukların yaşam hakkı için aynı gayret gösterilmiyor?
Eğer kral kelebeklere harcadığınız emeğin, çabanın, paranın onda birini Gazze’ye harcasaydınız; orada açlıktan ölen çocukların gözyaşları diner, belki de bu dünyada gerçek barışın tohumu filizlenirdi.
Ne acıdır ki, kelebeklerin kanat çırpışı haber olurken, Gazze’deki çocukların çığlığı çoğu zaman duyulmazdan geliniyor. Bir kelebeğin yokluğu ekosistemi sarsabilir, ama bir çocuğun yokluğu insanlığın vicdanını öldürür.
Dini ve Ahlaki Sorumluluk
Rabbimiz Kur’an’da, “Yetimi sakın horlama” (Duha, 9) buyuruyor. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ise yetimin başını okşamayı, onun gözyaşını silmeyi büyük bir ibadet olarak görmüştür. Bizler için değer ölçüsü budur.
Kelebeklerin korunması, evet, doğanın devamlılığı için önemlidir. Ama asıl imtihanımız, insanı, özellikle de çocuğu koruyup koruyamadığımızdır. İnsana değer vermeyen bir çevrecilik, Allah katında eksik ve samimiyetsizdir.
İnsanlığın Aynası
Gazze’nin çocukları bizim insanlık sınavımızdır. Bir kelebeğin narin kanatları nasıl hassassa, bir çocuğun kalbi de öyledir. Kelebeklerin göçü bir doğa harikasıdır, ama Gazze’deki çocukların hayatta kalma mücadelesi insanlığın vicdan haritasıdır.
Amerika’ya tekrar sormak lazım:
Kral kelebekler mi önemli, yoksa Gazze’nin masum çocukları mı?
Eğer cevabınız kral kelebeklerse, bilin ki siz doğayı koruyorsunuz ama insanlığı kaybediyorsunuz.
Eğer cevabınız Gazze çocuklarıysa, işte o zaman Allah katında gerçek bir duyarlılığın sahibisiniz.
Unutmayalım: Doğa insana emanet edildi, insan ise Allah’ın yeryüzündeki halifesi olarak yaratıldı. Doğayı korumak da, çocuğu korumak da aynı zincirin halkalarıdır. Ama bu zincirin en güçlü halkası insandır.
Ve bir gün, belki de şu sorunun cevabıyla yüzleşeceğiz:
Kelebekleri koruduk ama çocukları koruyamadık…
Bu tabloyu Allah’a nasıl açıklayacağız?
Selam ve Dua İle
Zübeyt Bozkurt