Gazetecilik Suç Değildir

Geçtiğimiz Pazartesi günü sabah saatlerinde, TİGAD Nevşehir İl Temsilcisi ve CT Haber Genel Yayın Yönetmeni Can Taşkın’ın evine polis baskını düzenlendi. Henüz sabahın ilk ışıklarıyla birlikte, sanki bir terör örgütü üyesi ya da azılı bir suçluymuş gibi evine girildi, arama yapıldı, elleri ters kelepçeyle bağlandı ve kamuoyunun gözleri önünde küçük düşürüldü.

Oysa karşılarında bir suçlu değil, halkın haber alma hakkı için çalışan bir gazeteci vardı. Bu muamele sadece hukuka değil, aynı zamanda basın özgürlüğüne, demokrasiye ve insani değerlere açık bir darbedir. Çünkü gazetecilik suç değildir. Haber yazmak, eleştirmek, sorgulamak bir toplumun olmazsa olmazıdır. Eğer gazeteciler susturulursa, geriye sadece tek sesli bir toplum kalır.

Süreç burada da bitmedi. Savcılığa götürülen Can Taşkın’a aynı muamele tekrar edildi. Önce savcıya çıkarıldı, ardından hakimin karşısına. Ve sonuç: tutuklanarak cezaevine gönderildi. Bir gazeteciye böylesi bir muamelenin yapılması kabul edilemez.

Eğer bir yazıdan ya da haberden dolayı bir soruşturma açılacaksa, hukukun yolu bellidir. Gazeteci davet edilir, gelir ve ifadesini verir. Bu kadar basit. Ama Türkiye’de maalesef basit olan yollar terk edilip, gözdağı niteliğinde şovlarla gazeteciler sindirilmeye çalışılıyor. Sabah baskınları, ters kelepçeler, cezaevi yolculukları… Bunlar demokrasiyle bağdaşmayan uygulamalardır.

Unutulmamalıdır ki Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Hukuk devletinde keyfi uygulamalara değil, kurallara ve usullere yer vardır. Bir hukuk devletinde gazeteciler susturulmaz, cezalandırılmaz; bilakis korunur. Çünkü basın, halkın gözü, kulağı ve sesidir. Basını susturmaya çalışmak, halkı susturmaktır.

Türkiye’yi bir muz cumhuriyetine dönüştürmek isteyen zihniyet, en çok da özgür basından rahatsızdır. Çünkü basın; yanlışları ortaya çıkarır, haksızlıkları sorgular, karanlıkları aydınlatır. İşte bu yüzden, özgür basına yönelen her saldırı aslında milletin haber alma hakkına yönelmiş bir saldırıdır.

Bizler, TİGAD olarak bu hukuksuzluğun karşısında dimdik duruyoruz. Can Taşkın yalnız değildir. Bu sürecin sonuna kadar takipçisi olacağız. Çünkü biz biliyoruz ki bir ülkede gazeteciler susturulursa, eninde sonunda millet de susturulur.

Bugün Can Taşkın’a yapılan, yarın başka bir gazeteciye; ertesi gün ise bu ülkenin her bir vatandaşına yapılabilir. Bu nedenle susmayacağız. Basın özgürlüğünü savunmak, aynı zamanda milletimizin özgürlüğünü savunmaktır.

Buradan bir kez daha yüksek sesle haykırıyoruz: Can Taşkın’a özgürlük! Arkadaşımız serbest bırakılana kadar özgürlük mücadelemiz devam edecek. Bu zulmü asla kabul etmiyoruz. Umudumuz ve beklentimiz, Can Taşkın’ın en kısa sürede serbest bırakılmasıdır. Çünkü özgürlük, bir lütuf değil, en temel insan hakkıdır.

Unutmayalım ki gerçekler er ya da geç gün yüzüne çıkar. Zulümle susturulmak istenen her kalem, aslında toplumun vicdanında daha gür bir ses bulur. İşte bu yüzden bizler, hakikati yazmaya, doğruları dile getirmeye, gazeteciliği onuruyla yapmaya devam edeceğiz.

Gazetecilik suç değildir. Suç olan, gazeteciliği suç gibi göstermeye çalışmaktır.

Kalın Sağlıcakla…

Okan Geçgel