Sevgi paylaştıkça çoğalır, çoğaldıkça değerlenir.
Sevmek ama nasıl sevmek, kişi kendini sever, eşini sever, anne babasını sever, kardeşini sever, dostunu sever, malını sever servetini sever, evini arabasını sever, Velhasıl sever de sever.
Benim sevdiğim yok olmamalı kalıcı olmalı, gitmemeli, bitmemeli, sevdiklerim beni hayal kırıklığına uğratmamalı.
Öyle bir sevgi olmalı ki! Hiç onunla sıkılmamalı, ebedi olmalı, bu sevgi ise Allah rızası için birbirlerini sevenler, peygamber, şehitler, Sıddıklar ise! ALLAH sevgisi sevgiler sonsuzdur ve Hadis-i şerifte buyrulur:
“Kişi sevdiği ile beraberdir.” (Buhari, Edep, 96) O’nu sevmek ise, Onunla; kalpte, söz ve fiilde beraber olmaktır.
Ben şu kardeşimi seviyorum.
Kalbimiz Hüseyin’le kılıcımız Yezid’le diyerek Hz. Hüseyin sevdiğini iddia eden kişinin sevgisi arızalı sevgidir, iki tarafa da bir şey kazandırmaz. Kişi sevdiğini öldürmemeli onu sevgi ile diriltmeli ve kucaklamalıdır.
Aile sevgiyle ayakta durur.
Annenin sevgisi her zaman samimi sevgidir, aşırıya kaçmadığı müddetçe.
Bebekler sevgi ile büyür gelişir.
Kendisinden dünyaya gelen bebeğe karşı anneler sevgi ile donatılmışlardır. Yoksa insan nesli nasıl çoğalacaktı. Hayvan yavrularıda sevimlidir. Hayvanlar yavrusunu sevgi ve itina ile büyütür ve büyüdüğünü anladığı anda kendinden uzaklaştırır. Kendi rızkını kazansın diye herhalde?
Allah bir kulunu severse onu yalnız ve çaresiz bırakır mı? Kul da bu sevgiye layık olacak ve güzel amellerle Allah’a yol bulacak. “İşte bu sevgi bedel ister.” Fedakârlık yapacaksın zamanından vereceksin, malından vereceksin, yeri geldiğinde bedel ödeyeceksin ki! Allah’ın sevgisine mazhar olabilesin.
Müminin yüreği öyle geniş ki sevgisi ta Adem as dayanıyor. Bir müslüman tüm müminleri kalbine sığdıracak genişlikledir.
Sevdiklerini Allah için sever, buğz etti mi Allah için buğz eder. Herhangi bir menfaat bekleyişi içinde olmaz, kin gütmez, zor anında yalnız bırakmaz, ihtiyacını giderir, isteklerini kardeşi ile paylaşır, yük alır yük vermez; böyle bir kardeşlik İslam’ın dışında kimde mevcut? Başka yerde arama bulamazsın, İslam kardeşliği ebedi olandır.
İşte müminlerin sevgisi zirve noktadır. Hatta göçüp gitmiş kardeşlerine sürekli dua ile Rahmeti ile muamelede bulunur.
“Bunların arkasından gelenler şöyle derler: Rabbimiz! Bizi ve bizden önce gelip geçmiş imanlı kardeşlerimizi bağışla; kalplerimizde, iman edenlere karşı hiçbir kin bırakma! Rabbimiz! Şüphesiz ki sen çok şefkatli, çok merhametlisin!” Haşr 10.
Eşler arasındaki bağ sevgi ve saygıdır. Bu ikisi güçlü olursa evlilik ve aile huzuru yakalar. Sevgisizlik; bataklığa saplanmış birine benzer, çırpındıkça batar. Hâlbuki Allah için sevdikleri olsa onu bataklıktan çıkarır ve ikisi de mutlu olur.
Vereceğim hiç bir şey yoktur diyen sahabeye Resul (as) tebessümü de mi yok? Tebessümde sadakadır demiştir.
Müslüman sevgisini Allah’tan alır, Allah bir kulunu sevdi mi tam sever onu yalnız bırakmaz.
Bir gün Peygamber (s.a.v.) Efendimiz Hz. Ali’ye (r.a.) sorar: – Ya Ali Allah’ı seviyor musun? Ali (r.a) cevap verir: – Evet, Ya Resulullah. Rasulullah tekrar sorar: – Peki, Beni seviyor musun? – Evet, Ya Resulullah – Peki, eşini seviyor musun? … – Evet, Ya Resulullah – Peki, çocuklarını seviyor musun? – Evet, Ya Resulullah – Peki, bu kadar sevgiyi bir kalbe nasıl sığdırıyorsun? Diye sorunca, Hz. Ali bu beklemediği soru karşısında şaşırmış ve cevap verememişti.
Bunu düşünmem gerek deyip oradan ayrılmıştı. Hz. Ali düşünceli bir şekilde dolaşırken eşi Hz. Fatıma annemiz düşünceli olduğunu fark edip kendisine sorarak: -“Nedir bu hal ya Ali” der. “Eğer bu düşünceliliğin dünyevi kaygılardan dolayı ise sana yakışmaz bırak gitsin. Yok, bu halin, Rahman’i kaygılardan dolayı ise, anlat birlikte çözüm bulmaya çalışalım.” der.
Hz. Ali, Efendimizle geçen diyaloğu bir bir Hz. Fatıma’ya anlatır. Hz. Fatma durumu öğrenince tebessüm eder. Hz. Ali’ye der ki; – Ya Ali babama git ve de ki, kişi Allah'(cc)ı aklıyla ve ruhuyla sever, Peygamberimizi (sav) kalbiyle sever, eşini nefsiyle sever, çocuklarını ise şefkatiyle sever.
Hz. Ali aldığı bu cevap karşısında memnun olur ve hemen Efendimizin yanına gelir. Hz. Fatıma annemizden öğrendiklerini efendimize anlatır. Efendimiz cevabı alınca tebessüm eder ve – Ya Ali, bu bana getirdiğin gül, nübüvvet ağacından koparılmıştır.” buyururlar.
Kulun kula sevgisi sınırlı olmalılar. Ne çok sevmeli, nede az sevmeli olur bir gün nefret edersin veya nefret ettiğini seversin. Sevgi dengeli olmalı, ölüme kadar hatta ölümden sonraki hayatta da sevmelisin; işte mümin sevgisi.
Kul en çok Allah’ı sevmeli. Hiç bir kulu Allah’ı sever gibi sevmemeli. Yoksa sevgide şirke düşebilir. Yemeği pişirmek, tuzunu, yağını kararda koymak. Kısaca her şeyde bir denge olmalı. Dengeli hayat her zaman iyidir.
Toplumda en çok sevilenler vermesini bilenlerdir, bilgiyi ve sevgiyi paylaşanlardır.
Fakat acıdır ki, bu insanların sayısı yeterli değildir. Eğitimli, akıllı ve yaratıcı kişilerin
verecekleri cahil olanlara göre çok daha fazla ve çok daha yararlıdır. Bu nedenle,
destek,güven, dostluk ve sevgi verebilmek için, elimizdeki maddi ve manevi değerleri
daha çok paylaşabilmek için kendimizi daha çok eğitmeli, daha bilgili, yetenekli ve
sevgi dolu olmalı…
Sevgiyle kalınız
Güneş Uzel