Bugün kalem oynatmak bir meziyet değil; bir mecburiyet, bir mesuliyettir. Çünkü hakikat susmuş, ümmet uyumuş, Müslümanlar uyuşukluk uykusuna dalmıştır. Böyle bir zamanda “Hakk’a Adanmış Kalem” ile yola çıkmak, yalnızca bir kitap yazmak değil; zamana, çağa ve gaflete karşı bir direniş manifestosu kaleme almaktır.
Ben bu kalemi yazmak için değil, şahitlik etmek için tuttum.
Mazlumların sessiz çığlığına, ümmetin parçalanmış haline, unutulan değerlere, susturulan hakikatlere, kirletilen kavramlara ve terk edilen davaya…
Çünkü yazmak; konuşmayanların yerine susanlara değil, uyanmak isteyenlere seslenmektir.
“Hakk’a Adanmış Kalem” Neden Yazıldı?
Bu eser; geçmişin anılarına değil, geleceğin inşasına yöneliktir.
Sadece bir yazarın fikir yürüyüşü değil; ümmete tutulan bir aynadır.
Kitap boyunca kalem, sadece satırları değil; gönülleri yoklar, zihinleri sarsar, uyuyan vicdanları dürter.
Bugüne dek 80’e yakın eser kaleme aldım. Her biri farklı bir yaraya merhem, farklı bir sese tercüman, farklı bir hakikatin iz düşümü oldu. Ama “Hakk’a Adanmış Kalem” bu yürüyüşün özü, ruhu ve niyeti olarak ortaya çıktı. Çünkü bu kitap, bir yazarın kendiyle değil, çağla hesaplaşmasıdır.
Burada yazılan her bölüm, sadece bilgi vermeyi değil, bir şuuru yeniden diriltmeyi hedefliyor. Bu kitapta ben yokum; ümmetin aynası var.
Mazlumların gözyaşı var.
Gaflete karşı uyarı var.
Makam ve mevki hırsıyla kirlenmiş Müslümanlığa karşı hakiki dava ruhu var.
Ümmetin Uykusunu Bozmak İçin Yazıldı
Bugün İslam coğrafyasının dört bir yanında mazlumlar inlerken, ümmetin büyük bir bölümü makam ve mevki yarışında, birbirine düşmüş, kendi nefsinin peşinde bir yolculuğa çıkmış durumda.
“Hakk’a Adanmış Kalem” bu uyuşmuş, uyumuş ve yönünü kaybetmiş topluluğa bir uyan çağrısıdır.
Ey ümmet!
Bu kitap bir veda değil, bir uyarıdır.
Bu kitap bir son değil, bir başlangıçtır.
Bu kitap, kalemin Hakk’a teslimiyetidir.
Çünkü dava hâlâ diri, dava hâlâ canlıdır. Ama ne acıdır ki davası olan mü’min sayısı günden güne azalmakta…
Bu eser; dava adamı nasıl olunur, kalem nasıl Hakk’a adanır, fikir nasıl mücadeleye dönüşür, bunların açık bir örneğidir. Sadece satırlar değil, satır araları da konuşur bu kitapta.
Kalem Sadece Yazmaz, Şahitlik Eder
Benim için kalem tutmak; bir övünç değil, bir mesuliyettir.
Yazdığım her satır, kıyamet gününde ya aleyhime ya da lehime şahitlik edecek.
Bu nedenle bu kitap, yazılmış bir metin değil; secdede edilen duaların, zindanda suskun kalan yiğitlerin, başörtüsü zulmüyle mücadele eden genç kızların ve ümmetin dağılmış çocuklarının sesidir.
Zübeyt Bozkurt ismi, sadece bir müellif değil; bir yürüyüşün, bir direnişin, bir davanın adıdır.
28 Şubat zulmünü uluslararası ekranlarda dile getiren bir hakikat neferi,
Gençlik için çırpınan bir nesil mimarı,
Erbakan Hoca’nın “İslam ve İlim” eserini ilk kez Arapçaya kazandıran dava tercümanıdır.
“Hakk’a Adanmış Kalem”
Bu kitap, sadece kütüphanelerdeki yerini almak için değil, zihinlere, gönüllere ve arama motorlarına ulaşmak için yazıldı.
Çünkü hakikat sadece okunmakla değil, aradıkça bulunur.
Ve artık dijital çağda da bir mücadele alanı vardır.
“Dava şuuru nedir?”
“İslam’da mücadele ruhu nasıl yaşatılır?”
“Kalem nasıl hakka adanır?”
“Günümüzde ümmet neden sessiz?”
İşte bu soruların cevabını arayan herkesin yolu, eninde sonunda bu kitaba çıkacaktır.
Kalem Durmaz, Şahitlik Devam Eder
“Hakk’a Adanmış Kalem” ile bir devrin hikâyesi değil, bir ömürlük şahitlik sunuluyor.
Bu kitapla beraber kalem durmaz.
Ama artık sadece yazmaz; uyarır, çağırır, sarsar ve şahitlik eder.
Çünkü söz Hakk’a adandıysa, zamanları da sınırları da aşar.
Selam ve Dua İle
Zübeyt BOZKURT