Nicedir Nasip ve Kısmet aklıma düştü.

Nasibim kalbime dolmasına niyet ettim. Bu sözleri kaleme aldım.

"Her şey nasip meselesi. Nasibin olan şey, dağın altında da olsa, sana isabet eder, yani gelir."

Çok değer verdiğim bir dostumun söylemesi ile bu yazıyı kaleme almayı planlarken ben de bu kavramla birlikte evrildim. Kapsadıkları manayla bağ kurmak istedim. Varoluşun derinliklerine kadar giden, anlamlandırmak istediğim birçok konuya cevap olabilecek mana ifade edilmektedir. Sanırım bu kavramla derin düşüncelere daldım ve nasibim olanı buldum. Ya nasip, ya kısmet. Bu satırları yazarken tabii ki nasibim olmasını istediğim nevi şahsına münhasıra teşekkür ederim.

Kısmet ise sanki özgür seçim alanı vadediyor bize. Külli iradeye karşı özgür iradenin devrede olduğu dünya hayatının paradoksuna, kısmet ve nasip arasındaki farkta da rastlıyor insan.

Ne demek istiyorum?

Eğer yaşam, Yaradan tarafından tasarlanmış çok boyutlu, çok değişkenli, sonucu belli harika bir denklem ise özgür iradeyle taçlandırılan insan, kısmet kotasını eylemlerine bağlı olarak genişletebilir. Bu doğrultuda nasip de doğru orantılı değişebilir.

Hepimiz bir kader planıyla dünyaya doğuyoruz ve nasibimiz biz doğmadan çok önce belli. Yani payımıza düşen yaşam şartları kader planımızda tanımlı. Bu yüzden astroloji gibi ilimler, doğum saati ve gezegenlerin o anki durumuyla bu konuyu belli ölçüde anlaşılır kılabiliyorlar. Yani bu dünyada sahip olduğumuzu zannedeceğimiz mal, mülk, şan, şöhret, başarı ölçülebilir kaynaklardan bize bilinir olabilir. Mümkündür.

Bu yazıyı neden yazıyorum?

Her şeyin bir tiyatro oyunu gibi baştan belli olduğu ama oyuncuların bunu bilmediği versiyon, insanı deney faresi olmaktan öteye götürmüyor ki bu benim gibi anlam arayışıyla dolu olanlar için çok da faydalı değil. O yüzden kendim ve benim gibi düşünenler için bu yaklaşımı detaylandırmayı anlamlı buluyorum. Sonuçta “hayatta her şey mümkün ve tek bir doğru yok!” dedik bu köşede. Daha en başından.  O halde kendi alternatif çözümümü yazmamın ve cesaret arayanlarla paylaşmamın hiçbir sakıncası olamaz.

Neden Yaradan harika bir bilgisayar oyunu tasarlamış olmasın ki ve neden bizler oyun başında verilen hakları iyi ameller ve eylemlerle genişletemeyelim ki? Öbür türlüsü oyunu kuran için de sıkıcı olmaz mıydı? Hepimizi biraz geniş düşünmeye ve yaşamın zekâsının nasıl sonsuza kadar gelişebileceğini tasarlamaya davet ediyorum. Ancak özgür düşünce bu alana hizmet edebilir. Bunu yaparken inançlı bir yerden davranmak da mümkün pekâlâ. 

Ben inançlı bir insanım. Çocukluğumdan beri Yaradan ile aramdaki bağın çok kuvvetli olduğunu düşünüyorum, biliyorum, hissediyorum. Bunu benim içimden kimse alamaz. Tüm dinlere, yaşam şekillerine saygım sonsuz. Dinlerin, evreni anlayabilmek için iyi birer referans noktası olduklarını da düşünüyorum ama yetmez. Bunu gerçekten çok inanarak söylüyorum. 

Kısmetini genişletebilen insanın idrak yolundaki nasibi de artacak. Benim tek dileğim bu. Çünkü dünya nimetlerinin bilincin sınırsız ummanının yanında ne kadar yetersiz kaldığını daha iyi fark eder. Ama o zamanlara kadar dünyada yapılacak çok iş var. Nasibim, kısmetim olmaya niyetlendim. Ve bu bilince açılmaya ilk olarak kendimizden başlamak benim gözümde sen benim için en büyük ibadetsin. 

Ne yapmalıyız?

Herkese nasip olmuyor bir gönle girip de dualar da yer almak. Allah hayırlısını nasip etsin diye dua etmeli çünkü biz bilmeyiz neyin hayr neyin şer olduğunu. Benden bir iz kaldıysa ne olursun iyi bak nasip değilmiş bana başucunda yaşlanmak. Nasibinde varsa alırsın karıncadan bile ders. Nasibinde yoksa bütün cihan önüne serilse sana ters. Ey nasibimin sahibi yine çıktın karşıma çünkü sen Kâbe’de ettiğim duamın karşılığısın.

Vesselam

Güneş UZEL