“İslam Hukuku” tüm yer ve zamanlarda uygulanmaya elverişlidir doğrulanabilir bir önermedir.
İlahi vahiy, tarih ve bugünkü gerçekler bu önermenin doğruluğuna şahit olduğu gibi, Müslüman hukukçulardan ve insaflı gayri Müslümlerden İslam’ın derinliklerine vakıf olanlar da şahittir.
İslam hukuku 13 asır boyunca Müslüman milletlere hükmetti. Bu zaman zarfında çok çeşitli ülkelere girdi. Bunların arasında köklü bir medeniyete sahip olanlar bulunduğu gibi orta seviyede ya da bedevi olanlarda vardı.
İslam buralarda bir taraftan Hazreti Peygamber döneminde bir benzeri olmayan, Hicaz’da rastlanmayan garip olaylar ve yeni problemlerle karşılaşırken diğer taraftan değişik mali, idari, siyasi ve sosyal düzenlerle de yüz yüze geldi.
Fakat İslam hukuku, bütün bu hadiseleri problemlere, naslarından ve usulünden, ruhundan ve genel ilkelerinden iktibasla uygun çözümler bulmakta güçlük çekmedi.
Bu çözümlerin, sahabenin sahabenin Fakihleri ile onlara güzelce uyan tabiin fakihleri ve İslam coğrafyasına yayılmış ve öncekilerin yoluna uymuş müçtehit imamlar ortaya koymuştu. Farklı farklı ekollere mensup olmalarına ve değişik metot izlemelerine rağmen bu müçtehit imamlar şu nokta üzerinde görüş birliği içindedirler:
Meydana gelen her olay için ve mükelleflerin her fiili için isabet eden etmiş, yanılan yanılmış da olsa İslam hukukunda bir hüküm vardır. Bu evrensel ve ebedi hukuk sisteminin nasslarının ve kaidelerinin, herhangi bir tasarruf karşısında donup kalarak hakkında bir hüküm vermemesi düşünülemez.
Mevcut yasaların incelenmesi ve İslam hukukunun temel prensiplerine uygun bir tarzda yeniden düzenlenmesi ekonomik düzenin her noktasında sömürüye müsaade etmeyen, herkese hakkını veren, herkese fırsat eşitliği veren, herkesin faydalı, yapıcı faaliyetlerini destekleyen, ekonomik faaliyetleri teşvik eden, ekonomik gelişmenin önündeki lüzumsuz ve haksız engelleri ortadan kaldıran bir ekonomik düzendir.
Bütün üniteleriyle İslam hukuku, dünyadaki başka hiçbir sisteminin başaramadığı biçimde uzun asırlar boyu varlığını sürdürmüştür. Avrupa ve Amerika’daki batılı hukuk düzenlemelerinin, din ile devlet işlerinin birbirinden ayrıldığı zamanlardan bu yana ancak bir buçuk asırlık bir geçmişe sahip olduğu bilinmektedir.
Sovyet hukuku ise, komünist Rus tecrübesi 1917’den sonra başladığı için, son yarım yüzyıl içerisinde doğan yeni bir hukuktur.
İslam hukukunun, hâkim olduğu tüm toplumların ihtiyaçlarını giderebilmesi; yürürlükte olduğu ortamlardaki problemleri, bu problemleri tip, çeşit ve sayıca farklılıklar arz etse de en ideal biçimde çözümlenmesinden başka hukuk sistemlerinin sahip olmadığı bazı meziyet ve özellikleri bünyesinde toplanmasından kaynaklanmaktadır.
İslam hukukunu, İnsan yapısı diğer hukuk sistemlerinden ayıran en önemli özelliği onun ilahi oluşudur. Kaynağı bakımından ilahiliktir. Bakış açısı ve hedef yönüyle ilahiliktir.
Allah’ın bir hikmeti gereği İslam, hukuk sistemlerinin sonuncusu olmuş, kendinden öncekilerin hükmünü ortadan kaldırmıştır. İslam’ın hükmü ondan sonra gelecek bir başka şeriatla kaldırılamaz. Çünkü O’nun kitabından sonra kitap, Peygamberinden sonra Peygamber yoktur. Din, İslam ile tamamlanmış, Peygamberlik binası da Hz. Muhammed ile noktalanmıştır.
” Bugün dininizi kemale erdirdim, üzerinize olan nimetimi tamamladım ve size din olarak İslam’ı seçip beğendim.” ( Madide 5/3)
“Muhammed sizlerden birinin babası değil, fakat Allah’ın Resulü ve Peygamberlerin sonuncusudur”. (Ahzap 33/40)
Bu kavramları önümüzdeki günlerde hepsini birer birer ele alarak detaylı bir şekilde Kuran ve sünnetteki delilleriyle birlikte izah etmeye çalışacağım.
Selam ve Dua ile
Zübeyt BOZKURT