Yangın… İnsan hayatını, ekmeğini, yuvasını, memleketin ormanını ve geleceğini bir anda yok eden büyük bir imtihan. İşte o anlarda, herkes canını kurtarmak için kaçarken; ateşin, dumanın, patlamaların içine doğru ilerleyen kahraman bir meslek grubu vardır: İtfaiyeciler.

Onlar sadece bir meslek icra etmiyor. Onlar da; vatanı, milleti, emaneti, insana ait en değerli şeyi yani “canı” korumak için canlarını feda ediyorlar. Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de buyuruyor:
“Kim bir canı kurtarırsa, bütün insanları kurtarmış gibi olur.” (Maide, 32).
İtfaiyecilerin her bir müdahalesi bu ayetin canlı tefsiridir.

Bugün İstanbul’da sadece birkaç gün içinde iki yüze yakın yangına müdahale eden kahramanlarımız var. Gecenin karanlığında siren sesleriyle koşan, gündüzün sıcağında alevlerin ortasına dalan, dumanın içinde ciğerlerini yakan bu yiğitler, milletin gözünde birer kahramandır. Ancak kahramanlık sadece alkışla değil, hak ettiği unvanla da taçlandırılmalıdır.

Vatan savunması sadece sınırda silah taşımakla olmaz. Vatan; köydeki evle, şehirdeki apartmanla, ormandaki ağaçla, tarladaki mahsulle bir bütündür. İtfaiyeciler bu bütünlüğü korumak için ateşin üzerine yürür. Üstelik çoğu zaman geri dönemeyeceklerini bile bile… Bir evin çocuğunu, bir annenin yüreğini, bir milletin ciğerini yanmaktan kurtarmak için canlarını ortaya koyarlar.

Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) buyuruyor:
“Kim malını, canını ve ailesini korurken öldürülürse o şehittir.” (Tirmizî, Diyat, 22).
İtfaiyeciler de tam olarak bu hadisin tarif ettiği gibi, hem insanların canını hem de mallarını korurken şehadet şerbetini içmektedir.

Bugün askerimizin, polisimizin fedakârlığını milletçe şehadet mertebesiyle taçlandırıyoruz. Aynı şekilde, ateşin içinde Rabbine kavuşan itfaiyecilerimizi de “şehit” olarak anmalı ve ailelerine o mertebenin onurunu yaşatmalıyız. Çünkü onların görevi de vatan savunmasının bir parçasıdır.

Türkiye’nin dört bir yanında hizmet veren itfaiye teşkilatlarımız ve onların dernekleri, bu fedakâr kahramanların sesini duyurmak için çabalıyor. Ama asıl görev devlete ve milletimize düşüyor:
İtfaiyecilerimizi resmen şehit kabul ederek hak ettikleri onuru onlara teslim etmek.

Bu sadece bir unvan değil; milletin vicdan borcudur. Çünkü:

İtfaiyeci, bir çocuğu dumandan kurtarmak için ciğerini yakan dumanı soluyorsa, o artık şehittir.

İtfaiyeci, yanan bir apartmana girerken geri dönmeyeceğini bile bile adım atıyorsa, o artık şehittir.

İtfaiyeci, vatanın ciğerleri olan ormanlarımızı kurtarırken can veriyorsa, o artık şehittir.

Milletimizin duası onlarla, vatanımızın minneti onların adlarıyla yaşamalı.

Şimdi çağrımız açıktır:

Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne,

İçişleri Bakanlığı’na,

Belediyelere,

İlgili tüm kurum ve kuruluşlara…

Bu kahramanların hakkını teslim edin!

Çünkü hakikat şudur:
Onlar ateşte yanmadılar;
Onlar şehadetle yüceldiler.

Fedakârlığın, cesaretin ve merhametin adı olan itfaiyecilerimizin günü kutlu olsun.
Ateşe yürüyüp can kurtaran tüm kahramanlarımıza minnettarız.
Allah hepsini korusun, yolları daima açık olsun.

Selam ve dua ile

Zübeyt Bozkurt