Türkiye, köklü bir anayasa değişikliği arayışına girmiş durumda. Bu arayış, sadece teknik bir hukuk reformundan ibaret değil; aynı zamanda milletin değerleriyle, adalet duygusuyla ve toplumsal vicdanla örtüşen bir düzen kurma çabasının ifadesidir.
Bugün milletin büyük bir kısmı, mevcut anayasanın darbe dönemlerinin mirası olduğunun ve halkın iradesini tam olarak yansıtmadığının farkında. Artık yeni bir toplumsal sözleşmeye ihtiyaç var; kökleri bu toprakların kültürel ve tarihî hafızasında yer alan bir adalet anlayışına dayalı, kuşatıcı bir anayasa...
Yeni Anayasa Neyi Hedeflemeli?
Yeni anayasanın temel ekseni adalet, eşitlik ve insan onuru olmalıdır. Bireyin haklarını merkeze alan, aile kurumunu koruyan, çocukları ve gençleri zararlı akımlar karşısında güvence altına alan bir sistem inşa edilmeli. Her vatandaşın inancını, düşüncesini ve yaşam tarzını özgürce ifade edebildiği bir anayasal güvence şarttır.
Adaletin yalnızca mahkeme salonlarında değil; eğitimde, sağlıkta, gelir dağılımında ve kamu yönetiminde hissedildiği bir düzen, anayasal teminat altına alınmalıdır. Ehliyet ve liyakat esas alınmalı; kimseye yakınlığına göre değil, yetkinliğine göre sorumluluk verilmelidir.
Siyasi Partiler Ne Diyor?
İktidar cephesindeki partiler, anayasanın “sivil, milli ve yerli” bir zemine oturtulmasını savunuyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan bu süreci halkın talepleri doğrultusunda şekillendirmeyi vaat ederken, anayasa hazırlıklarının dar bir siyasi zemin yerine geniş bir toplumsal mutabakatla yürütülmesi gerektiği çağrıları da giderek artıyor. Bu çağrılar karşısında Meclis’in şeffaflığı ve sürece toplumun katılımı kilit öneme sahip.
Bazı muhalefet partileri ise anayasa çalışmalarına temkinli yaklaşıyor. Sürecin sadece iktidarın kontrolünde gelişmemesi gerektiğini, temel hak ve özgürlüklerin korunmasının güvence altına alınmasının zorunlu olduğunu savunuyorlar. Diğer yandan, toplumun yapısal sorunlarına dair önerilerle sürece katkı sunan partiler de var.
Toplumsal Dayanışma ve Ortak Vicdan
Yeni anayasa bir fırsattır. Bu fırsat, farklı görüşteki insanların bir araya gelip ortak vicdan etrafında buluşmasıyla anlam kazanacaktır. Kutuplaşmadan, dayatmalardan ve dar ideolojik çerçevelerden uzak, insanı merkeze alan bir anlayış, ülkenin geleceği açısından hayati önemdedir.
Toplumun temel değerlerini dışlamayan, tersine onları koruyup güçlendiren bir anayasa; sadece bugünün değil, gelecek nesillerin de huzur ve güven içinde yaşayacağı bir sistemin kapısını aralayacaktır.
Yeni bir anayasa, şekli bir değişim değil; zihni bir dönüşümün başlangıcı olmalıdır. Bu dönüşüm, adaletin tesis edildiği, hukukun herkese eşit uygulandığı, değerlerin örselenmediği bir yapının temellerini atabilir. Gerçek değişim, hakkaniyetin merkeze alınmasıyla mümkündür.
Selam ve dua ile
Zübeyt BOZKURT