TÜRK DİL KURUMU TARAFINDAN, HALKIN KATILIMIYLA BELİRLENEN 2025 YILININ KELİMESİ/KAVRAMI “DİJİTAL VİCDAN” OLDU.

A A A

GÖRÜNMEZ ÇİMENTO: TOPLUMSAL VİCDAN

YAKLAŞIK 300 BİN OYUN KULLANILDIĞINI BELİRTEN KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI MEHMET NURİ ERSOY, "BU SÜREÇTE SEÇİLEN KAVRAM; DİJİTAL ÇAĞDA VİCDANIN, SORUMLULUK VE EYLEMDEN UZAKLAŞIP YALNIZCA BİR “TIKLAMA”YA İNDİRGENMESİNİ DÜŞÜNDÜRÜCÜ BİR BİÇİMDE TARTIŞMAYA AÇIYOR" DEDİ.

PEKİ VİCDAN DENİLİNCE HAFIZAMIZDA NELER ÇAĞRIŞIM YAPIYOR. YASTIĞA BAŞIMIZI KOYDUĞUMUZDA BİZİMLE KONUŞAN O MAHREM YARGIÇTIR. VEYAHUT GENELLİKLE BİREYİN İÇ DÜNYASINA AİT, ONU İYİYE YÖNLENDİREN VE KÖTÜLÜKTEN SAKINDIRAN O SESSİZ İÇ SES OLARAK DEĞERLENDİREBİLİRİZ.

Modern Zamanlarda Vicdan Aşınması

Ne yazık ki günümüzde toplumsal vicdan ciddi bir tehdit altında... Hız çağı, bireyselleşme ve dijital yankı odaları, bizi ortak acılarda buluşmaktan alıkoyuyor. Ekranlardan sürekli akan felaket haberleri, bir süre sonra "duyarsızlaşma" yaratıyor. Başkasının trajedisi, parmağımızın ucuyla geçtiğimiz bir sonraki "içerik" haline geliyor.

TOPLUMSAL VİCDAN

Toplumsal vicdan, bir arada yaşama kültürünün görünmez çimentosu diyebiliriz. Bireyin "ben" sınırlarını aşıp "biz" olabilme ekseriyetinin ahlaki tezahürüdür. Sadece kendi çıkarını veya yakın çevresinin güvenliğini değil, tanımadığı, belki de hiç karşılaşmayacağı insanların, hatta diğer canlıların ve doğanın haklarını dert edinebilme kapasitesidir.

Bu vicdan türü, yasaların ve kuralların bittiği yerde başlar. Kanunlar bize kırmızı ışıkta geçmememizi söyler, bu yasal bir zorunluluktur. Ancak toplumsal vicdan, gecenin üçünde, bomboş bir yolda bile kırmızı ışıkta durmayı gerektirir; çünkü bu, o toplumun düzenine duyulan soyut bir saygının ifadesidir.

Bir diğer büyük tehdit ise duyarsızlaşmadır. Dijital çağda, ekranlarımızdan 7/24 akan felaket haberleri, savaş görüntüleri ve acı manzaraları, bir süre sonra bizi bu acılara karşı hissizleştirebilir. Başkasının acısını kanıksamak, toplumsal vicdanın ölümüdür. "bana dokunmayan yılan bin yaşasın" anlayışının kitleselleşmesi, bir toplumun çürümesinin en net göstergesidir.

SONUÇ: VİCDANI YENİDEN İNŞA ETMEK

Toplumsal vicdanı diri tutmak, sadece ahlaki bir tercih değil, toplumsal bir beka meselesidir. Adaletin sadece mahkeme salonlarında değil, sokakta, iş yerinde ve ikili ilişkilerde de tesis edilebilmesi buna bağlıdır.

Bunu başarmanın yolu ise empatiden geçer. Kendimizi başkasının yerine koyabilme yeteneğimizi geliştirmek zorundayız. Farklılıklarımıza rağmen birbirimizin hikayesini dinleyebilmek, önyargı duvarlarını aşıp karşımızdakinin "insan" olduğunu görebilmek, kolektif vicdanı onarmanın ilk adımıdır.