Allah‘ın emir ve yasaklarını gözet O’nu önünde bulursun. Bolluk içindeyken emirlerine bağlı kalmakla sen Allah’ı tanı ki o da darlığı düşünce kurtarmak suretiyle seni tanısın.

Bil ki senin hakkında yazılmamış olan şey başına gelmez. Sana takdir edilen de seni atlayıp başkalarına gitmez.

Bil ki zafer sabırladır.

Sevinç üzüntüyledir.

Kolaylık da zorlukla birliktedir.

Nedir bu halimiz? Çektiklerimiz nicedir?

Gerek Ümmet olarak ve gerekse fertler olarak yaşadıklarımız, başımıza gelenler neredeyse kimilerinin temel itikat esaslarına sarsacak hale geldi. Ne oluyor âlimlerimize, kurumlarımıza, evlerimize… .

Dün neredeydik bugün neredeyiz?

Bu zaman hangi zamandır?

Her şey Allah’tandır elbette?

Öyledir öyle olmasına da,

Bir kural dışılık var mı? Her başımıza gelene kader ve teslimiyet kılıfı giydirip kenarda mı bekleyeceğiz?

Olmayan veya olmayacak diye vaat edilen bir şey olmuyor; tarihi ve Sunnetullah yürüyor.

Allah’ın kulları üzerine indirdiği musibetler, ister toplumlar seviyesinde olsun isterse fertleri seviyesinde iki türlüdür:

Kulların ihmal ve eksikliklerinden kaynaklananlar.

Allah’ın kullarını arındırmayı murad etmesinden kaynaklananlar.

Amellerimizin sorumluluğunu Allah’a yüklemeyiz. Tembellik ve beceriksizliğimizi, Dünya varlığına meylimizi “kader” ve “Allah‘ın dilediği oldu” gibi savunmalarla geçiştiremeyiz. Ettiğimizi buluyoruz.

Ve nihai kanun bizim için de geçerlidir.

Bir millet kendini değiştirmedikçe Allah da onları değiştirmeyecektir.

Rabbimize dönüş yapıp, samimiyetimizi- En azından fertler olarak- göstereceğiz, Allah başımıza gelenlerden bizi kurtaracak. Bu kadar.

Peki, günahsızlar yok mu? Onlar neden aynı musibetlere uğruyorlar?

Peygamber efendimiz şöyle buyurmuştur :“ İçimizdeki iyilerde bulunmasına rağmen topluca helak olur muyuz?”

Şeklinde bir soru sorduğunu ve cevap olarak da:

“Evet; kötülük yaygınlaşırsa!” Diye cevap verdiğini bildirmiştir.

İmanımız bizi üç kuralla çevriliyor

Allah bize asla zulmetmiyor:

O’nun rahmeti gazabını geçmiştir. O bize, bizim kendimize merhametimizden daha merhametlidir. Biz kendimiz hakkındaki kararları ve isteklerimizi, kısa bir dünya hayatını, belki de bu hayatın kısa bir kesitini dikkate alarak dile getirirken O, bizim ebedi saadetimiz için uygun olana göre karar veriyor. Biz kimi zaman hak ettiklerimizi de etmediklerimizi de istiyoruz.

O ise adaletini uyguluyor. Biz tek kalmak istiyoruz; O ise, dünyayı neden yarattı ise o maksadı uyguluyor. Bizi kitabında nasıl tarif etti ise öyle bir dünyada yaşatıyor. Biz ise fani de ebedilik, sinek kanadı kadar değeri olmayan da değer arıyoruz.

Mümin insan bilir ki:

Rabbimin kaderini teslimiyetle karşılarsam her durumda karlı olurum. Arzularım yerine gelirse şükreder kazanırım, sıkıntım olursa sabreder kazanırım.

Ben üzerime düşeni yaparım. Pısırıklık ve bıkkınlık göstermem.

Kadere karşı prensibim:

Tam teslimiyet içinde tam faaliyettir.

Hedefi tam tespit ederiz:

Allah rızası. Dünya ve içindekiler gerçekten fani ve aldatıcıdır.

Dünyayı ve dünyalığı kalbimize değil cebimize koyabiliriz.

Rabbimizin imtihanını her an bekleriz. Mal, can çoluk, çocuğumuz ve çevremiz gibi her ne ile imtihan ederse ona hazır olmaya çalışırız.

Selam ve Dua ile,

Zübeyt BOZKURT