Davetçinin öncelikleri listenin başında, davet ve İslami çalışmalar yer alır. Günlük meseleler ve sudan sebepler onun Allah yolunda yapacağı en küçük bir çalışmayı bile ertelenmesine sebep olamaz. Güne başladığı ilk andan itibaren kilitlendiği tek hedef Allah rızasıdır. Dünyalık meşgaleler, basit mazeretler, sonu gelmez günlük işler onu hedefinden saptıramaz.
Davetçinin Allah yolunda gayret ve koşuşturmasını görenler “bu adam deli mi”? Demekten kendini alamazlar. Çünkü onun yaptığı fedakârlıklar, çektiği sıkıntılar, ödediği bedeller sıradan insanlar için akıl karı değildir.
Yaşadığı çağın sahabesi olma peşinde koşan davetçi, tıpkı onlar gibi varını yoğunu davası uğurun seferber eden adamdır. Allah onlardan razı olsun, örneğimiz sahabe Efendilerimiz de davet yolunda canlarını, mallarını, terlerini, kanlarını ortaya koymaktan çekinmemişlerdir. Ahlaklarıyla, infaklarıyla, ibadetleriyle, cihatlarıyla görenlerin bunlar deli mi? diyeceği bir gayret ve fedakârlık göstermişlerdir.
Onlar, Allah‘ın Resul’üne, görenleri hayretler içerisinde bırakacak, derecede bağlıydılar. Bir keresinde Hazreti Peygamber cuma günü nasihat etmek için minbere çıkmıştı. Resulullah minbere çıkınca oturdu da halka, oturunuz dedi. Abdullah Bin Revaha O sırada mescide doğru geliyordu. Uzaktan peygamberin sözünü işittiği zaman beni ganime semtindeydi. Sokağın ortasında olduğu yere oturdu.
Hazreti peygambere:
Ey Allah Resulü! İbni Revaha senin halka “oturunuz dediğini duyduktan sonra bulunduğu yerde oturdu” dediler. Hazreti Peygamber bunu duyunca tebessüm ederek. Allah onun kendisine ve peygamberine itaat isteğini artırsın diye dua etti.
Onların davalarını ve peygamberimize bağlılıklarının derecesini anlatan bir örnekte Talha Bin Berra ile ilgilidir. Talha, Hazreti Peygambere rastladığı zaman, Peygamberimizin elini ve ayaklarını öperdi.
Bir gün Hazreti Peygamber’e:
Ey Allah’ın Resulü, bana istediğin emri ver. İş bir emirdir sana isyan etmeyeceğim! Dedi. Talha çok geniş olduğu için; onun sözleri Hazreti Peygamber’in çok hoşuna gitti. Peygamberimiz tebessüm ederek;
“O halde, git, babanı öldür” dedi. Talha, hiç düşünmeden koşa koşa gitmeye başlayınca Hazreti Peygamber onu çağırdı. O dönüp geldi. Peygamber de:
Eyüp Talha, ben Peygamber olarak akrabalık bağlarını kesmek için gönderilmedim buyurdu. ( hayatu sahabe 2/353-354)
Onlar Resulullah’ın her emrini yerine getirmeyi ve her davranışını taklit etmeyi kendilerine birinci görev edinmişlerdi.
Onlar, davaları söz konusu olduğunda, gözlerini öyle karartırlar ki kimsenin hayal dahi edemeyeceği işlere imza attılar. Yemame savaşında Müslümanlar müşriklerle savaşıyordu. Düşman hücum ettiler ve onları Museylenetül Kezabın bahçesine girmeye mecbur ettiler. Bahçe kale gibi duvarlarla çevriliydi. İçeri girmek mümkün görünmüyordu ve içeride Allah’ın düşmanı Müseyleme de vardı. Sahabenin yiğit davetçilerinden Berra Bin Malik:
Ey Müslüman cemaat beni duvardan içeri attınız dedi. Bu teklif karşısında herkes şaşkındı ama başkada bir çare görünmüyordu. Onlar Bera’yı kaldırdılar ve duvarın öbür tarafını attılar. Orada hayatta kalamayacağını tahmin ediliyordu. Bera duvardan içeri düşünce müşrikler hemen Bera’ya yetişti. Fakat Bera onlardan 14 kişi öldürdü. Ve kapıyı açtı. ( kandehlevi hayatu sahabe 2/27-28)
Davasının delisi olmanın ne demek olduğunu gösteren davetçilerden birisi de, Müslüman olduğu gün İslam’ın ilk tek kişilik mitingi gerçekleştiren Ebuzer Gaffaridir. Bu yiğit sahâbi daha imanın tadını alır almaz: Nefsimi elinden tutan Allah’a yemin ederim ki, bu kâfirlerin tam ortalarında durarak Müslümanlığımı ilan edeceğim dedi ve orada çıkarak mescide geldi.
En yüksek sesiyle:
Ben şehadet ederim ki Allah’tan başka ilah yok! Ve şehadet ederim ki Muhammed Allah‘ın elçisidir dedikten sonra Kureyşliler etrafını sardılar. Bayılana kadar vurdular, yere yatırdılar. Abbas gelerek kendisini ona siper etti ve:
Azap olasıcalar! Bilmiyor musunuz ki bu bizzat Gıffar kabilesindendır. Şam’a giden tüccarlarımızın yolu onların arasında geçiyordu. Ve böylece Ebuzer Gıfariyi kurtadı. Ebuzer üç gün üst üste yılmadan müşriklerin ortasında aynı eylemi gerçekleştirdi. En sonunda Peygamberimiz onu kendi kabilesine davetçi olarak gönderdi.
Onlar, dava yolunda harekete maruz kaldılar, dövüldüler, işkenceye uğradılar. Öyle yokluklar çektiler ki, kimi zaman yiyecek bir lokma bile bulamadılar. Çekilen sıkıntılar akıl karı değildi. Ama yine de davalarından vaz geçmediler.
Selam ve Dua ile
Zübeyt BOZKURT