Müctehid imamlarımız karşısında tavrımızı açıktır. Onlardan yararlanacağız, zira onları tümünü bir kenara bırakıp yeni baştan başlama imkânımız yoktur. Onlar karşındaki tavrımız, onların metoduna uyarak onların kendi zamanlarında yaptığı gibi- günümüz insanı ve çevremiz için çalışmaktır.

Bunun için diyoruz ki: “ilk dönemlerde yazılan kitaplar, günümüzün sorunları çözmek için yeterli değildir”. Ancak onlardan yararlanacağız. Onları bir kenara bırakıp yeni bir fıkıhta yazamayız.

Bazı büyük Davetçiler, eski fıkhı bırakmaya, bol ve geniş bir kumaştan, kuran ve sünnetten, ayrıntılı yeni bir fıkıh çıkartmaya davet ediyor! Biz diyoruz ki, bu mümkün olmadığı gibi faydalı da değildir. Sıfırdan başlayamayız. Geleceği, geçmişin üzerine kurmaktan başka bir imkânımız yoktur.

Dini veya dünyevi bütün ilimler de bilgi birikimi çok önemlidir. Bütün âlimler; ya kendilerinden önce geçmiş ilmi stoktan faydalanıyor ya ona ekleme yapıyor ya da eksiğini tamamlıyorlar.

Zekât hukuk konusunda ciltlerle kitap yazılmıştır, mezheplerin görüşleri ile dolu eski kitapları terk ettiğimizi farz edin ve yalnız kuran ve hadis okuyup, imamların ve onların öğrencilerinin görüşlerinden yüz çevirirsek -denildiği gibi-sıfırdan başlasaydık, bu durumda ne gibi bir günlük getirebilme imkânımız olacaktır? Yapılan her şeyin başlangıcında olduğu gibi çalışmamız kesinlikle eksik ve yetersiz kalır.

14 asırlık ümmetin aklından, muhtelif bölgelerin çeşitli ekollerinden ve muhtelif mezheplerin içtihatlarından faydalanmalıyız. Bu büyük mirasa tutunma gücüne sahibiz.

Karşılaştırma, tartma, tercih etme ve seçim yapma… Zaten fakih olan kişinin işi de budur.

Eskiyi alıp üzerine yeniyi bina etmemiz vacip olduğu için, eskiyi unutup yeniye itimat edeceğiz deme hakkımız yoktur. Zira nesiller olgunlaşıp çeşitli alanlarda ilerlese de İslam ümmeti birbiriyle bağlantılıdır; biri, diğerinin ilmi ve kültürel mirası devralır. Sonradan gelenlerin en hayırlısı geçmişinden istifade edendir.

Fetvanın değişebilir hakkında dini deliller;

Bu yüce kaide, adaletlerin, niyetlerin, durumların, zamanların ve mekânların değişmesi ile fetvanın değişebileceğini ifade eden köydedir. Bu kaide, fıkıh âlimlerinin, delilsiz olarak, kendi arzularına göre aldıkları bu karar değildir. Aksine on verdiğini delillere dayanarak bir kararı almışlardır. Bunun delilleri şunlardır?

Kuranı Kerim’den deliler

İlk başta şunu ifade edelim: imam İbni Kayyım el cevizi, bu kaidenin (fetvanın değişebilirliği’nin) sahihliğine dair kurandan delil getirmek için uğraşmamıştır. Onun dışında da kimsenin delil getirmek için çabaladığın da görmemişizdir.

Bize öyle geliyor ki: Allah’ın kitabına dikkatlice göz atan biri, özellikle müfessirlerin çoğunun nasih veya mensuh dediği bir çok ayette bu önemli kayde bir çok esas bulacaktır.

Hakikatte bu ayetler Nasih ve mensuh değiller. Ancak bu ayetlerin her birinin işlev görecekleri alanlar ve ortamlar vardır. Zira ayetlerden biri azimeti diğeri ruhsatı; biri vacibi diğeri menudubu ve istihbabı gösterir. Veyahut birisi Müslümanların zayıf oldukları dönemi ile ilgili iken diğeri ise kuvvetli oldukları dönemle ilgilidir.

Raşit Halifelerin ve sahabelerin metoduna göz atanlar, Raşit halifeler ve sahabelerin; ahkâmın nedeninin değişmesi ile fetvanın de değişeceği kaydesini kullanmadan insanların el bilgini olduklarını göreceklerdir. Bu konuda birçok örnek vardır. İsteyen ilgili yerleri araştırarak bulabilir.

Ahkâmın sebeplerinin değişmesi ile Fetvanın değişebileceğini dair bir örnek de sahabe döneminde verelim. Bu örneği de zekat babını alalım. Sahih rivayetle bize ulaşın hadiseye göre peygamberimiz fitre zekatı için yiyeceklerden bir sa hurma ve kuru üzüm veya arpa veya akit bir nevi yoğurt kurusu vermeyi farz kıldı. Fakat birkaç sahibinin, hurma veya arpanın değerinde olan yarım sa buğday vermeyi yeterli gördükleriniz sahibi yolla bize ulaşmıştır. Bu görüşte olan Sahabiler, fitre zekatı için yarım sa buğday vermişlerdir. Bütün bunlardan anlaşıldığı üzere kuran sünnet icma kıyas Ümmetin içtihadıyla hareket etmek gerekir.

Mesela zaman, mekân, durum ve örfün değişmesi. Yine düşünce, çalışma ve İslam kültüründen istinbat edip eklediğiniz sebepler de fetvanın değişebileceğini gerektiren sebeplerdendir. Bizimle birlikte insaflı bir şekilde bu konu üzerinde düşünen kişi, anlattıklarımın faydalı olduğunu görecektir. Bütün bunlar şerh ederek ve misal ile birlikte zikre diyeceğiz ki, okuyucu için manevi maksat tam anlaşılmış olsun.

İlk başta önceki âlimlerimizin fetvanın değişmesine neden gördükleri dört sebebi alacağız. Sonra gerekli gördüğümüzde sebepleri bunları ekleyeceğiz.

Mekanın değişmesi

Zamanın değişmesi

Durumun değişmesi

Örfün değişmesi

Bilginin değişmesi

İnsanların ihtiyacının değişmesi

İnsanların güç ve imkanlarını değişmesi

Siyasi, iktisadi ve içtimai durumlarını değişmesi.

Düşünce fikirlerin değişmesi

Bütün bu şartların değişiminden sonra içtihat şartı doğabilir buna binaen imamı Şafii’nin yeni görüş ve eski görüş diye ortaya attığı düşüncesi bundan ötürüdür bunları ileriki zamanlarda detaylı bir şekilde açıklayacağım.

“Asrımızda Fetvanın değişmesinin gerekliliği” konusunu konuştuğumuzda ilim ehli olan bazı kardeşlerimizin akıllarına kuşkular gelmektedir. Bu kuşkuların nedeni de “ fetvanın değişe bilirliği ibaresine gizlidir”.

Sanki birilerinin bundan destek alarak; dinin kesin hükümleri ile oynayacağından, Allah’ın helal kıldıklarını haram, haram kıldıklarını helal kılacaklarından veya dinde Allah’ın izin vermediklerini meşru kılacaklarından korkuyorlar.

Bu kardeşlerimizin kalplerini tatmin etmek ve endişelerin gidermek istiyoruz: Dinin muhkem ve sabit hükümleri hiçbir şekilde değişemez. Değişebilen hükümler; ictihada ve zanna dayanan, ihtilaflı kabul edilen, zaman ve mekanın değişmesi ile beraber değişebilen hükümlerdir. Buda dinimizin ayırıcı, muhteşem özelliklerindendir.

Selam ve Dua ile

Zübeyt BOZKURT