Bu dünya hayatı ancak bir eğlence ve oyundan ibarettir. Ahiret yurduna gelince, işte gerçek hayat odur. Keşke bilselerdi! Ankebut Suresi 64

Allah dünyayı insanlar için geçici bir yurt olarak yaratmıştır. İnsanların denenmesi, iman edenlerin eksikliklerinden arınması ve eğitilerek cennete layık olacak bir yapıya ulaşması, inkar edenlerin de kötülüklerin ortaya çıkması için.. Ancak bu gerçeği çok az insan düşünüp anlar ki işte onlar Kamil iman sahipleridir.

Kamil imana sahip bir müminin dünyaya bakış açısı, Kur’an‘da haber verilen bu önemli gerçek üzerine kuruludur. Böyle bir kişi inkârcılar gibi dünyaya bağlanmaz, aksine sonsuz ahiret hayatı için sürekli bir hazırlık içinde olur. Ayrıca Kur’an‘da haber verilen, insanlar yalnızca bana ibadet etsin diye yarattım. Zariyat Suresi 56 Ayeti gereği, dünyada bulunma amacın her şeyden önce “Allah’a kulluk” etmek olduğunu bilir.

Allah kulluk etmek, yalnızca namaz kılmak, oruç tutmak, ibadetleri yerine getirmek değildir. Aksine kulluk, Bir insanın tüm hayatını kapsayan bir fiildir. Kamil imana sahip bir mümin, bu tanıma uyan, yani tüm yaşamını Allah kulluk etmekle geçiren insandır. Yalnızca Allah için yaşar; Allah için çalışır, kendisine verilen tüm imkânları yine sadece Allah için kullanılır. Çünkü “Şüphesiz biz insanı karmaşık bir damla sudan yarattık. Onu deniyoruz. Bundan dolayı onu işiten ve gören yaptık. İnsan Suresi 2 Ayetinde de belirtildiği gibi Allah’ın dünya hayatını, insanı denemek için yarattığını bilincindedir.

Allah dünya hayatının dinlenme yeri olduğunu bildirdiği gibi, bu hayatın aldatıcılığına özellikle dikkat çekmiş ve insanları bu konuda açıkça uyarmıştır:

Ey insanlar, hiç şüphesiz Allah’ın vaadi haktır; öyleyse dünya hayatı sizi aldatmasın. Fatır Suresi 5

İşte Kamil sahipleri de, her ne kadar çekici gibi görünürse görünsün, Dünya hayatının süslerine aldanmayın kimselerdir. Çünkü onlar, Allah’ın hak kitabından dünya hayatının gerçek yüzünü öğrenmişlerdir. Dünya hayatı, Kur’an ayetlerinde bildirdiği gibi; “Bir oyun”, “tutkulu bir oyalanma”, “bir sus”, “insanların arasında bir övünme konusu”, “mal çocuklarda bir çoğalma tutkusudur”. Allah bir ayetinde dünya hayatını önce yeşillenip ekicilerin hoşuna giden sonra da kuruyup çerçöp olan bir ekin örneğine benzetmiştir:

İyi bilin ki dünya hayatı ancak bir oyundan, bir eğlenceden, bir süs ve gösterişten, aranızda bir öğünmeden, mal ve evlatta çokluk yarışından ibarettir. Tıpkı bir yağmur gibi ki, onun bitirdiği ekinler çiftçilerin hoşuna gider. Sonra kuruyuverir de sen onu sapsarı kesilmiş görürsün. Ardından da çerçöp hâline gelirler. Âhirette kâfirlere şiddetli bir azap, mü’minlere ise Allah’tan bir bağışlama ve rızâ vardır. Evet, dünya hayatı, aldatıcı bir menfaatten başka bir şey değildir. Hadid Suresi 20

Kuranın bu örneğinde dikkat çekildiği gibi, yeryüzü üzerinde hiçbir şey zamana karşı koyamaz; ne güzel evler, arabaları, mekânlar, manzaralar ne de genç, güzel makam sahibi insanlar. Yeni olan her şey kısa sürede eksir; genç olan herkes yaşlanır; güzel olan yıpranır ve hatta zamanla tanınmaz hale gelir. Yine en değer verilen eşyalar zamanla tahrip olup değerini yitirir. En mutlu anlar hızla geçip tarih olur, En güzel lezzetlerden eser kalmaz. Biraz zaman geçtiğinde insan neredeyse kendini bunları hiç yaşamamış gibi hisseder. Allah bir ayette insanlara ahiretti unutturarak, onları dünyaya bağlayan tutkuların neler olduğunu şöyle bildirmiştir:

Kadınlara, oğullara, yığın yığın biriktirilmiş altın ve gümüşlere, güzel ve cins atlara, hayvanlara ve ekinlere karşı insanların aşırı sevgisi vardır ve bu sevgi, insanlar için bezetilmiş bir sevgidir. Fakat bunlar, dünya yaşayışına ait birer matahtan ibarettir. Sonucu varılıp gidilecek yerin güzelliğiyse ancak Allah katındadır. Ali İmran Suresi 14

Dikkat edilirse, ayette üzerinde durulan dünya nimetlerinin ortak yanı, hepsinin sınırlı ve geçici zevkleri olmalarıdır. Bu nedenle dünya üzerinde hırs ve tutku ile bağlanabilecek hiçbir şey yoktur. Her şeyden evvel ne insanın et ve kemikten oluşan yapısı, ne de dünyadaki diğer malzemeler buna uygun yaratılmamıştır. Bunlar cennetteki nimetlerin çok eksik birer kopyası olarak, ahireti hatırlatmak amacıyla var edilmişlerdir.

İşte bu önemli gerçeği kavrayan Kamil iman sahibi bir mümin dünya üzerindeki bütün nimetlerden yararlanır ama dünyaya aldanan insanlardan büyük bir farkla bu nimetlere karşı hırsa kapılmaz. Hiçbir zaman için elindekileri sahiplenmez, aksine kendisine verdiklerinden dolayı her an Allah’a karşı şükredici bir tavır içerisinde olur. Çünkü yeryüzündeki tüm mülkün asıl sahibinin Allah olduğunu bilir.

Mala, güzelliğe, güce sahip olduklarını sanan kimseler ise, aslında sadece kendilerini aldatırlar çünkü sahip olduklarını sandıkları şeylerin hiçbirini kendileri yaratmamışlardır. Hatta bunların tek bir tanesini bile yaratmaya güçleri yetmez. Üstelik bunların yok olmalarını da engelleyemezler. Kendileri de yaratılmışlardır ve bir gün onlarda mutlaka dünya hayatına ait olan, sahip oldukları her şeyi geride bırakıp ölümü tadacaklardır.

İşte kâmil iman sahiplerini gaflet içindeki insanlardan ayıran en büyük farklardan biri, Kuranda çarçabuk geçmekte olan dünyayı seviyorlar. Önlerinde bulunan ağır bir günü bırakıyorlar.

Gerçek şu ki bunlar, çarçabuk geçmekte olan (dünyay)ı seviyorlar. Önlerinde bulunan ağır bir günü bırakıyorlar. İnsan Suresi 27 Ayetinde belirtilen gerçeğin bilincinde olmaları ve dünyaya değil, ahirete yönelik bir hazırlık içinde bulunmalarıdır. Allah bu kimselerin şöyle söylediğini haber verir:

Bazı insanlar da: “Rabbimiz bize dünyada da iyilik ver, âhirette de iyilik ver ve bizi cehennem azâbından koru” derler. Bakara Suresi 201

Allah bu samimi davranışlarına ve dualarına karşılık olarak, onlara hem dünyanın hem de ahiretin bütün güzelliklerini ve nimetlerini verir. Allah Kur’an‘da bunu şeyle müjdelemiştir: Dünya hayatında da ahirette de onlara müjde vardır. Allah’ın sözlerinde asla değişme yoktur. İşte bu, büyük kurtuluşun kendisidir. Yunus Suresi 64

Selam ve Dua ile

Zübeyt BOZKURT