Müslüman coğrafyanın haritasına bakın… Her tarafta kan, gözyaşı, yıkım ve acı var. Irak, Suriye, Filistin, Yemen, Afganistan, Libya, Sudan… Bu manzara tesadüf değil. Bu vahşetin ardında yüzyıllardır aynı kirli el var: Emperyalizm.
Emperyalizm, sadece sömürge düzeni değildir; emperyalizm, Allah’a savaş açmış bir sistemdir. Batının başını çektiği bu düzen, sadece toprak işgal etmez; zihinleri işgal eder, inancı kirletir, toplumları çürütür. Emperyalizm, şeytanın dünya üzerindeki siyasi örgütlenmesidir.
Osmanlı’nın yıkılışıyla birlikte İslam dünyasını yüz parçaya bölen Batı, sınırları cetvelle çizdi, milletleri birbirine düşürdü, kukla yönetimler kurdu. Müslümanların arasında fitne tohumları ekti. Kimi zaman mezhep ayrılıklarıyla, kimi zaman milliyetçilikle, kimi zaman ılımlı İslam projeleriyle ümmetin birliğini parçaladı.
İran-Irak Savaşı, bu kurgunun en kanlı örneklerinden biridir.
1980’de başlayan ve tam 8 yıl süren bu savaşta, Müslüman iki ülke birbirini tüketti. Milyonlarca insan öldü, şehirler yıkıldı, ekonomiler çöktü. Peki kazanan kim oldu? Müslümanlar mı? Hayır. Kazanan yine emperyalist güçler ve onların silah tüccarları, petrol kartelleri, finans baronları oldu. Onlar Müslümanların kanı üzerinden servetlerine servet kattılar.
İran ve Irak birbirini zayıflatırken, İsrail bölgesel üstünlüğünü pekiştirdi. ABD, Avrupa ve Batılı ülkeler hem İran’a hem Irak’a gizliden silah sattı. Bugün de aynı taktiği uyguluyorlar. Müslümanlar ne zaman bir araya gelmeye kalksa yeni bir fitne, yeni bir savaş, yeni bir kriz icat ediyorlar. Çünkü bilirler ki; ümmet birleşirse, onların saltanatı yerle bir olur.
Bugün Gazze’de, Filistin’de yaşanan da aynı oyunun devamıdır. Siyonistlerin kanlı elleriyle yürütülen bu soykırım, emperyalist düzenin açık bir yüzüdür. Arka planda ABD, AB, NATO gibi yapıların destekleriyle zulüm perçinleniyor. İslam ülkelerinin çoğu ise korkudan, menfaatten, koltuk sevdasından sessiz kalıyor. Kimisi de bizzat bu düzenin maşalığını yapıyor.
Yeni Sömürgecilik denilen bela işte tam budur.
Eskisi gibi asker gönderip toprağı işgal etmiyorlar. Artık ekonomik bağımlılık, finans oyunları, medya propagandası, istihbarat operasyonları ve içeride besledikleri satılmış kalemlerle ümmetin boynuna zincir vuruyorlar. Birçok Müslüman ülkenin doğal kaynakları Batılı şirketlerin elinde. Bankaları onların, borçları onların, savunma sistemleri onların. Hatta eğitim müfredatlarını bile onların aklıyla şekillendiriyorlar.
Ama unutuyorlar…
Bu ümmetin sahibi Allah’tır.
Onların tuzakları varsa, Allah’ın da hesabı vardır. Zalimler dünyayı yönetiyor sanıyorlar ama unuttukları bir şey var: “Allah mühlet verir ama ihmal etmez.” Bugün İslam dünyasında zayıf gibi görünen bu ümmet, aslında uyanışın sancılarını yaşıyor. Gazze’de, Yemen’de, Kudüs’te, Suriye’de verilen mücadele, aslında ümmetin yeniden diriliş çığlığıdır. Bu ümmet yeniden Kur’an’a, sünnete, vahyin ahlakına sarıldığı gün; bu düzen yıkılacaktır.
Ey Müslüman!
Emperyalizmin zincirlerini kırmak önce zihinlerde başlar. Onların sahte medyasıyla, yozlaştırılmış eğitim sistemleriyle, tüketim kültürüyle, ahlaki çürümeyle mücadele etmek zorundayız. Ekonomik, siyasi, kültürel bağımsızlığı sağlamak için önce tefekkür ve şuur devrimi yapmalıyız.
Emperyalizme karşı direniş; tankla, topla değil; önce Kur’an’la, adaletle, ilimle ve vahiy eksenli bir medeniyetle mümkündür. Çünkü İslam, bütün insanlığa adalet getirmek için gönderildi. Zulme razı olmak, zilleti kabul etmektir. Zilleti kabul edenler bu dünyada da, ahirette de ağır bir hesap vereceklerdir.
Bugün dünya, emperyalizmin şeytani planlarıyla yanıyor. Ama Allah’a iman edenler bilir ki:
"Zulmedenler nasıl bir inkılaba uğrayacaklarını yakında görecekler." (Şuarâ 26/227)
O gün geldiğinde, emperyalizmin sarayları yerle bir olacak, zalimlerin tahtları yıkılacak ve hakikatin bayrağı yeryüzüne yeniden dikilecektir. Çünkü Allah vadinden dönmez.
Selam ve Dua İle,
Zübeyt BOZKURT