Toplumsal yaşam ve toplumu oluşturan fertleri yönlendiren insanlık, vasıflı olma özelliğinden günümüze kadar süregelen bir gerçekliktir. Bu gerçeklik toplumda Allah’a kul olmayı gerektiren önemli bir unsurdur.
Kur’an ‘da yer verilen tüm konuların bir amaca matuf olduğu bilinen bir gerçektir. Bizim, Ey insanlar Rabbinize kulluk ediniz ayeti ele aldığımızın sebebi; insanlar üzerindeki büyük etkiye sahip olan liderlerin, yönlendirdiği insanlar üzerindeki olumsuz etkilerini yok etmenin veya azaltmanın en müspet etkilerini arttırmanın yollarını Kur’an açısından ortaya koymaya çalışacağız.
Kulluk vazifesi için şu özellikler göze çarpmaktadır. Akıllı, bilgili, adaletli, namuslu, cesur, cömert, vakarlı, yumuşak huylu, şefkatli, merhametli, doğru sözlü, sözünde duran, sabırlı ve affedici olma gibi vasıflardır.
Kur’an’da olumlu liderlerden olan peygamberlerin toplumları ıslah etmek üzere gönderdikleri için daima müspet yönde tesirleri olmuştur. Peygamberler toplumlarını kontrol altında tutmaya ve kötülüklerden alıkoymak için çaba sarf etmişlerdir. Bu nedenle liderin toplum üzerinde gözetleyici, kötülüklerden alıkoyuyor ve onları kontrol altında tutucu bir rolü vardır. Kur’an’daki olaylara bakıldığında iyi lider diye tarif ettiğimiz liderlere uyanların dünyevi açıdan netice itibari ile genellikle kurtuluşa ve başarıya ulaştıkları görülmektedir.
Önderler, halkını doğru ve hakka yönlendirirken hiçbir zaman onlar üzerinde zorlayıcı bir yöntem kullanmamışlardır. Esasen bu gücün ve yetkinin kendilerinde bulunmadığını da Kur’an bize haber vermektedir. İnanmamakta direnen kavmine üzülen Hz. Muhammed’e: bil ki sen ölüleri işittiremezsin arkasını dönüp kaçmakta olan sağırları da davetini duyuramazsın. Sen körleri sapıklıklardan çevirip doğru yola getirecek değilsin. Ancak gönülden teslim olarak ayetlere iman edenlere duyurabilirsin.
İyi liderlere tabi olanlar dünya ve ahiret açısından iyi sonuçlara ulaşacakları, kötü lidere uyanları ise dünya ve ahiret açısından kötü sonuçlarla baş başa kalacakları; işte ad kavmi Rabbinin ayetlerini inkâr ettiler; O’nun peygamberlerine asi oldular ve inatçı her zorbanın emrinde uyudular. Onlar hem bu dünyada hem de kıyamet gününde lanete tabi tutuldular.
Ayetlerde iman bakımından insanlar “mümin, kâfir, münafık” olarak çeşitlendirilmiş, her bir grubun özellikleri açıklanmış. Bu ayette inanç durumları ne olursa olsun bütün insanlara hitap edilerek hepsi birden Allah’a kul olmaya davet edilmekte ve bu çağrı İslâm’ın şu özelliklerini ortaya koymaktadır:
a) Bu ilâhî çağrı (İslâm) din, dil, ırk, bölge, sınıf... farkı gözetmeksizin bütün insanlığa yöneltilmiştir.
b) Bu çağrıya muhatap olmak ve Allah kulluğuna kabul edilmek için bir ön şart yoktur. Daha önce neler yapmış, ne kadar büyük suç ve günah işlemiş olursa olsun bir kimse gönülden benimseyerek “Allah’tan başka ilâh yoktur ve Muhammed O’nun elçisidir” dediği anda Müslüman olmuş, Allah’a kulluğa ilk adımı atmış, geçmiş günahlarını silmiş olur.
c) Kulluk edilecek varlığın yaratılmamış (varlığı zorunlu, kendinden, ebedî ve ezelî), yaratıcı ve eşyaya özelliklerini verici olması gerekir. Bu vasıfları taşıyan tek varlık kâinatın yaratıcısı ve rabbi olan Allah Teâlâ’dır. Bu sebeple O’ndan başkasına kulluk edilemez.
d) Yukarıda verilen ayete göre “Allah’a kul olma” emri ile takvâ (sakınma) arasında bir sebep-sonuç ilişkisi kurulmuştur. Allah’a kulluk etmenin (İslâm’a özgü iman, ibadet, ahlâk ve diğer amellerin) hâsıl edeceği sonuç takvâdır.
Sakınma kavramı, sakınılacak alan ve varlık ile sakınma iradesini gerektirir; bu da İslâm’ın tasarladığı insanın resmini çizer: Müslüman insan her istediğini yapmayan, önce durup düşünen, belli değer ölçüleri ve sınırlara göre ölçüp biçen, bu ölçülere uygun düşmediği takdirde nefsinin isteklerini ve arzularını frenleyen; akıllı, imanlı, iradeli varlıktır. Allah’a kulluk olmadan sakınma (takvâ) gerçekleşemez, sakınma olmadan da kâmil insan olunamaz.
Kurana baktığımızda, önder konumundaki kimseler bazen insanların inanç ve maneviyat duyguları üzerinde etkili oldukları gibi, bazen de onların malları üzerinde haksız tasarruflar da bulunmak suretiyle maddi varlıklar üzerinde etkili oldukları görülür. Özellikle Hıristiyan ve Yahudi din âlimlerinin ve dini nüfuza sahip kimselerin bunu yaptığını görmekteyiz.
Kur’an‘da şöyle bahsedilmektedir; Ey iman edenler gerçek şu ki Yahudi bilginlerinden ve Hristiyan rahiplerinden çoğu insanların mallarını haksızlıkla yerler ve Allah‘ın yolundan alıkoyarlar. Bu ayette nüfuz ve yetki sahibi kimselerin insanların hem maddi hem de manevi varlıkların üzerinde etki etmekte ve rol oynamakta oldukları belirlemektedir.
İnsan topluluklarının başarılı ve başarısız olmalarından liderin büyük etkisi olduğu anlaşılmaktadır.
Selam ve Dua ile…
Zübeyt BOZKURT