“Rabbimiz Allah’tır!” deyip sonra da özde ve sözde dosdoğru olarak inanç, amel ve ahlâkta sapmadan doğru yolu takip edenler var ya, onlara hiçbir korku yoktur ve onlar asla üzülmeyeceklerdir. Onlar cennetin yâran ve yoldaşlarıdır; yaptıklarının bir mükâfatı olarak orada ebedî kalacaklardır.

Müminler iman eder ve sonra da dosdoğru bir istikamet tutarak imanlarında kararlılık gösterirler.
            Onlar, Rabbimiz’den gelen her şeyde hayır olduğunu bilir, her zaman şükredici olur ve   O’na gönülden bağlanarak teslimiyet gösterirler.
            Onlar, Allah katında takva sahibidirler.
            Allah, onların bu samimi yakınlılarına karşılık hem dünyada hem de ahirette iyilik vaat etmiştir. Daha önemlisi, onları rahmetiyle kuşatmış, onlardan razı olmuş ve onlara sevgisini ve hoşnutluğunu yöneltmiştir. Kur’an’da bu şerefli karşılık şöyle müjdelenmiştir:
“İslâm’ı kabul eden ve ona hizmette öne geçen Muhacir ve Ensar’ın ilkleri ile bunların yoluna en güzel bir şekilde uyanlar var ya, Allah onlardan razı olmuş, onlar da Allah’tan razı olmuşlardır. Allah onlar için her tarafında ırmaklar çağlayan, içinde ebedî kalacakları cennetler hazırlamıştır. İşte en büyük başarı ve kurtuluş budur.” (Tevbe Suresi 100)

Onlar dünyadan bir hırsa kapılmaz, Allah’ın rızasına ve cennetini kazanmak için ahirete yönelirler. Allah, onların bu derin teslimiyetlerine karşılık onlara cennetin yanında dünya hayatının nimetlerini de arttırır.
Bunun üzerine Allah, onlara hem bu dünya menfaatlerini hem de ahiret kazancının en güzelini bağışlamıştır. Zira Allah, güzel davrananları sever. (Ali İmran Suresi 148)

Onlar, dünyada karşılaştıkları tüm zorluklara sabreder ve başlarına gelen sıkıntı her ne olursa olsun, Allah’tan başka dostları, yardımcıları ve velileri olmadığını unutmazlar.
Onlar, ancak O’na sığınıp yalnızca O’ndan yardım dilerler.
Rabbimiz olan Allah, onları rahmetiyle kuşatır ve onların koruyuculuğunu üstlenir. Her olayı onların lehlerine çevirir ve yollarını açar, onlara kolaylık diler. Daha da önemlisi, Allah’ın dostları olmaları nedeniyle onları yeryüzünde mutlak galip olanlar kılar, onlara zafer verir ve onları dünyanın cennetinin mirasçıları yapar.
Mûsâ, kavmine şu tenbih ve tesellide bulundu: “Allah’tan yardım isteyin ve sabredin! Şüphesiz bütün yeryüzü Allah’ındır; ona kullarından dilediğini vâris kılar. Unutmayın ki, hayırlı son, nihai zafer, ancak Allah’a karşı gelmekten sakınanların olacaktır.” (Araf Suresi 128)

Onlar, Rabbimizin rahmetine kavuşmayı içten arzu eden, onun haşmetinden içleri titreyerek korkanlardır.
            Onlar, Allah’a gönülden bağlı olarak yakaranlardır.
            Onlar, kendilerini kurtuluşa ulaştırması, cehennem azabından korunması ve cenneti nasip etmesi için Allah’a tüm kalpleriyle ve bütün acizlikleriyle yalvaranlardır. Rabbimiz de onları bu candan yalvarışlarına karşılık verir ve onları sonsuza kadar rahmeti altında yaşayacakları cennetlere yerleştirir.
            Cennet ehli o gün tatlı, mutluluk dolu meşguliyetler içinde cennet nimetlerinden yiyip içerler.
            Kendileri ve eşleri, gölgeler altında, koltuklara kurulup yaslanırlar. Orada onlar için çeşit çeşit meyveler ve canlarının çektiği her şey vardır. Bir de, merhameti pek bol olan bir Rab’den onlara hitaben “Selâm!” sözü vardır. (Yasin Suresi 55-58)

İşte onlar, Allah’ın rızasını kazanan iman sahipleridir.

Selam ve Dua ile

Zübeyt BOZKURT