İnsanoğlu, bildiği, alışkanlık olduğu şekilde harekete yakındır. Tamamen yabancısı olduğu, bir fikri, düşünce ve yaşayışı doğrudan doğruya bir hamlede karşısındakilere kabul ettirmek isterse, muhatabın bunu kabulü zorlaşacaktır. Bu sebeple davete, muhatabın cevap temayülüne uygun olan ifadelerle başlamak, daha tesirli olacaktır. Anlaşabilecek noktaları tespit ederek bu noktalardan hareketle tebliği devam ettirmek daha çok fayda sağlayacaktır.

Müşterek noktalarda birleşme metoduna örnek olarak şu ayeti kerimeyi verebiliriz. Deki Ey Habibim; Ey ehli kitap! Hepiniz, bizimle sizin aranızda müsavi müşterek bir kelimeye gelin, Allah’tan başkasına tapmayalım, ona hiçbir şeyi eş tutmayalım, Allah’ı bırakıp kimimiz kimimizi rabler tanımasın. Âli İmran Suresi 64

Davetçinin görevi, muhatabını reddetmek, kötülemek, itham etmek, yıkıcı tenkit ve dedikodularla yıpratmak değildir. Bilakis; anlatmak, anlaşmak, ikna etmek, esasa taalluk etmeyen anlaşmazlıkları büyütmeden, müşterek noktalarda birleşerek hareket ederek davetini yürütmektir. Böyle yapıldığı takdirde zaman gösterecektir ki, bir takım cahili yaşayış ve düşünceleri olanlar, ihlas ve samimiyetle çalışanları örnek alarak onlara itaba edecek, onların seviyesine geleceklerdir.

Peygamberimizin tebliğinde muhataplarına bir fikri kabul ettirebilmek, bir düşüncenin zihinlerde iyice yer etmesini sağlamak, dinleyicinin dikkatini toplayarak söyleyenlere gereken önemi vermesini sağlamak üzere sık sık tekrarlama metoduna başvurduğunu görüyoruz.

Bazen insanların hassasiyet ve titizlikle üzerinde durmaları gerekli çok önemli ve tehlikeli bir şeyden bahsettiği zaman sayısı tespit edilemeyecek kadar, hatta kendisini ve muhatapları fevkalade üzecek derecede çok tekrarda bulunduğu olurdu. Büyük günahları sayarken yalan şahitlik etmeye gelince yasakladığı yerden doğrulu vermiş, aman ha, yalan yere şahitlik, aman ha yalancı şahitlik…

Diye o derece tekrarlamışlardır ki sahabe kiram Peygamberimiz keşke sussa! Diye düşünmüşlerdi.

Kuranı Kerim de değişik mevzuların önemine binaen tekraren başvurmuştur. Bu bazen aynı kelime de bazen de ayetin bütününde olmuştur. Mesela: “benim azabın ve tembihlerim nasılmış.” Kamer süresinde dört defa tekrar edilmiştir.

“O gün yalan sayanların vay haline “Bu ayet murselat süresinde on defa tekrar edilmiştir. “Rabbinizin hangi nimetini yalan sayabilirsiniz” Bu ayette rahman süresinde 31 defa tekrar edilmiştir. Kuran ve sünnetteki tekrarlar, öncelikle mesajın önemli oluşundandır. Ayrıca bu yöntem insan tabiatı için de gerekli ve yararlı bir metottur.

İslam, mala, makama fazlasıyla değer vermeyi, dünya ve dünyalığa ona bağlanıp kalmayı tasvip etmemiş, insandaki aşırı mal sevgisini ve arzusunu fitne olarak tavsif etmiştir. Onun, aşırılıkları engellemek, Azgınlıkları gemlemek üzere, yakından konuyla ilgilenmesi göstermektedir ki, maddi vasıta ve imkânlar, insan ruhu üzerinde büyük rol oynarlar.

O halde davetçiler, muhatap da psikolojik etki yapan bu özellikten faydalanarak hediyeler takdim etmeli ve muhatabına ihtiyaçları hususunda yardımcı olmalı, maddi heves ve arzularına yeterince cevap vererek onun tatmin olmasını sağlamalıdır. Peygamberimiz şöyle buyuruyor: kin ve husumeti giderici bir unsur olarak karşılıklı hediyeleşiniz.

Başarılı davetçi, her insana gereken düşüncelerin nasıl sunabileceğini bilen, hikmetle onu ikna etmeye çalışan ve onu etkileyecek bir üslupla o kimseyi hareketini saflarına çekebilen kişidir. Peygamberimizin şu sözünün sırrı budur: biz peygamberler topluluğu; insanları hak ettikleri değerde değerlendirmek ve akılları gücünde onlara hitap etmekle emrolunmuşuzdur.

İslam davetçilerinin kafalarını meşgul eden sorunlardan birisi de nerede, nasıl başlayacağı hususudur. Hiç şüphesiz başlangıç noktasını tespit, davetçiye bol vakit kazandırdığı gibi ikna etme ve kişiyi davaya kazanma etkinliğini de çoğaltır.

Çoğu zaman davetçinin karşılaştığı yeni unsurları davaya kazandırma çalışmasının başarısızlığa uğramasının kaynağı, başlangıç noktasını yanlış takdir etmesi ve hastalığı iyi teşhis etmemesi sebebiyle en sonda söylenmesi gerekenleri en başta söylemesi ve en başta söylenmesi gereken hususları da sonraya bırakmasıdır. Peygamberimiz ne doğru söyler: hiçbir kimse yoktur ki bir topluluğa akıllarının varamadığını anlatsın da anlattıkları bir kısmı için fitne vesilesi olmasın.

Selam ve Dua ile

Zübeyt BOZKURT