Ortadoğu bir kez daha ateş çemberine döndü. İsrail ile İran arasında büyüyen gerilim, bölgeyi topyekûn bir çatışmanın eşiğine getirdi. Gazze hâlâ bombalanıyor, Suriye’de hava saldırıları durmuyor, Lübnan her an infilak etmeye hazır. Bugün bu savaşın cephesi İran. Dün Gazze’ydi. Yarın ise tüm Müslüman ülkeler olacak. Belki de ertesi gün sıra Türkiye’de olacak.

İsrail'in yıllardır Filistin topraklarında sürdürdüğü katliamlar karşısında İran, söylem düzeyinde Filistin’in yanında gibi görünse de gerçekte bu acının hiçbir yükünü omuzlamamıştır. Gazze kan ağlarken İran sadece tehditler savurdu, zaman zaman küçük silah destekleriyle direnişçi grupları kullandı ama asla sahici bir duruş sergilemedi. Hatta bazı anlarda bu krizleri kendi çıkarları için araçsallaştırdı.

Şimdi sıra İran’da. Ve şunu açıkça görmek gerekiyor: İsrail bu yangını adım adım yayıyor. Filistin’de başlattı. Suriye’yi parçalayarak sınırlarımıza dayandı. Lübnan’ı kıskaca aldı. Şimdi İran’la doğrudan çatışma aşamasında. Eğer bu durdurulmazsa yarın sırada başka ülkeler var. İslam coğrafyası, sessiz kaldıkça tek tek düşürülüyor.

Ve biz Türkiye olarak hâlâ sessiziz.

Kınamalarla, diplomatik dengeyle, tarafsız görünme çabasıyla bu oyun bozulamaz. Türkiye, sadece güçlü bir ülke olduğu için değil; tarihsel, inançsal ve insani sorumluluğuyla bu yangını durdurma iradesine sahip tek aktördür. Ama bunu yapabilmek için önce vicdanla konuşmak, sonra da tarafını cesaretle ilan etmek gerekir.

Artık bu coğrafya yeterince kan verdi. Yıllardır emperyalist güçler bu toprakların yeraltı zenginliklerini, siyonist zihniyet ise inançlarımızı, değerlerimizi ve birliğimizi hedef aldı. Ekonomik krizlerle, iç savaşlarla, mezhep kavgalarıyla bizi birbirimize düşürdüler. Medeniyetimizi paramparça ettiler. Ümmeti öyle bir hale getirdiler ki, kardeşin kardeşe düşmanlığı sıradanlaştı. Artık görmeliyiz: Bu kandan beslenenler biz değiliz. Bizi tüketenler dışarıda değil, içimizdeki gaflet ve suskunluk.

Müslüman artık şuurlu olmalıdır. Hangi mezhepten, hangi milletten olursa olsun; hakikat birdir: Bu coğrafya işgal altındadır. Silahla değilse zihinle, korkuyla, medya ve diplomasiyle işgal altındadır. Artık ümmetin ayağa kalkma zamanı gelmiştir. Tepkiler sosyal medyada kalmamalı, bilinç meydanlarda, sokaklarda, siyaset kurumlarında, eğitimde, medyada ve ekonomide ete kemiğe bürünmelidir.

Artık mesele sadece Gazze meselesi değildir.
            Artık mesele sadece İran meselesi değildir.
            Bu, Müslüman coğrafyanın topyekûn diz çökertilmesi meselesidir. Bu, Türkiye’nin de içine çekileceği daha büyük bir planın ilk adımlarıdır.

Susmak taraf olmaktır. Göz yummak işbirlikçiliktir. Türkiye daha neyi bekliyor? Yangın sınırımıza mı dayanmalı? Füzeler şehirlerimize mi düşmeli? Yeni göç dalgaları mı kapımızı çalmalı?

Filistin’de adalet susturuldu.
            Suriye’de insanlık boğuldu.
            İran’da sıra geldi çatışmaya.
            Yarın bu ateş Türkiye'ye sıçrarsa, kim kalkıp “biz arabulucuyduk” diyebilir?       Kim bu vebalin altından kalkabilir?

Türkiye ya net bir duruş sergileyecek, zalime karşı yüksek sesle "dur" diyecek ya da bu suskunluğun, bu tarafsız görünümlü acizliğin bedelini en ağır şekilde ödeyecektir.

Bugün nezaket değil, cesaret zamanıdır.
            Bugün diplomasi değil, vicdanla saf tutma günüdür.
            Ve bugün Müslüman’ın gaflet uykusundan uyanma vaktidir.

 

Selam ve Dua ile,

Zübeyt BOZKURT