Bu Zamanda Çocuk OLMAMAK Varmış!
Başlığa bakınca çocuk olmanın da zamanları varmış diyebilirsiniz haklı olarak ancak yaşadığımız zamanın o bahsedilen zaman olmadığına eminim.
İnsan olmanın dahi insanları zorladığı bu çağda çocuk gibi masumane bir ruhu zedelemeden büyütmek ve çocukların çocukça yaşayabilmesi mucize gibi.
Doğuştan engin bir derya olan çocuklarımızı küçük bir kaşık suda boğabilmek ya da okyanuslarda yüzdürebilmek tamamıyla bizlerin becerisine kalmış durumda.
Peki, bizler bu becerimizin yeterince farkında mıyız?
Nimet ya da külfet, imtihan ya da felaket, çocuğun tanımı için asla fark etmez. Çocuğun özünü çocuk olarak gördüğümüzde onlardaki cevheri fark edebiliriz. Aynı zamanda onların bizler için yaratılmış birer özeleştiri aynası olduğunu anlayabiliriz.
Ne verirsek o, bu kadar kısa ve net…
Başkalarının gözünden kendimizi dinlemektense sadece çocuklarımıza bakalım. Ve hayatımızın çekilmiş 3 boyutlu filmini en yüksek çözünürlükte izleyelim.
Çocuğumuzda bir sorun mu var? Önce kendimizi bir çek edelim, sütten çıkabilecek kadar ak kaşık mıyız acaba?
Öğrenemiyor mu?
Dönüp bir bakalım hamuruna ne kadar zekâ kattığımıza…
Dağınık mı?
Acaba evimizde dağınıklığı görüyor olamaz mı?
Çok mu asabi?
Seslerin çok yükseldiği bir evde ne beklenir ki…
Kardeş ya da arkadaşlarını mı dövüyor?
Kemik kırarak veya adam öldürerek puan topladığı oyunlarla gelincik tarlalarında dolanan bir çocuk beklemiyoruz değil mi?
Sözün özü, çocuk sıkıntılıysa bizler sıkıntılıyız, bu durum tartışmaya kapalı dahi olmalı.
Gelelim şu çağ meselesine.
Evet, kötü bir zamanda yaşıyoruz ancak HİÇBİR ÇAĞ, çocuklarımızı bu kadar zorlamamıştı.
Ebeveyn cehaleti hiçbir zaman bu kadar ayyuka çıkmamıştı.
Öğretmenlerin derinliği ve etkinliği hiçbir zaman bu kadar azalmamıştı.
Çocuklar hiçbir çağda olduklarından bu kadar büyük görülmemişti.
Çocuklara zarar verme düşüncesi hiçbir zaman bu denli akıllara kazınmamıştı.
Bir zamanlar;
Çocuk ve kötülük kelimelerini yan yana getiren akıllar utanırdı insanlığından.
Çocuk ve ölüm kelimesi birlikte kullanılmazdı, ölüm çekinirdi çocuğa ilişmekten.
Peki, ne oldu da insanlar çocukları, çocukluklarından bıktırdı?
Bu soruya en anlamlı cevap şu olmalıdır bence;
“Çocukluk sıfatını, çocuklarımızın elinden çaldık.”
Bu sıfatla beraber çocukların yaşama sevincini ve içimizi ısıtan tebessümlerini de çaldık. Oyunlarını, ufak yaramazlıklarını, fırlama zekâlarını da aldık ellerinden…
Youtuber denilen yetişkinlerin oynadığı oyunlarla büyüyor küçücük çocuklar, “oyun büyüğün seyir küçüğün hakkı” denilircesine…
Gündüz kuşağı programları yaramazlık yapan amcalarla, teyzelerle dolu, Koca! Çocuk oturmuş yaşlı yaşlı insanların yaramazlıklarını anlamlandırmaya çalışıyor annesiyle…
Minicik çocukların koca adamlar gibi davranmasını beklerken koca koca adamların saçmalık derecesinde çocuklarına şahit oluyoruz artık.
Anne babalar kendi beceriksizliklerinde olgunluğu çocuklarından bekliyorlar.
Kim hayalinde hangi mesleği büyütmüşse çocuğunun yeteneklerine bakmaksızın çocuğunun o mesleğin formasını giymesini hedefliyor.
Yanındaki teknolojiyi akıllandırdıkça aklından eksilen biz insanlar doğuştan en akıllı çocukları istiyoruz.
Dünyanın en büyük holdinglerini!!!! yönetecek kadar başarılı olmuş biz ebeveynler çocuğumuzla başarısızlık kelimesini yan yana dahi getiremiyoruz.
Hayatımızda övünebileceğimiz bir meziyetimiz olmayınca bizlere bu övünme fırsatını veremeyen çocuklarımızı suçlu görüyoruz.
Kapkaranlık ruhlarımızı aydınlatamadıkları için kızıyoruz çocuklarımıza.
Saygısızlık, şiddet, aşağılanma, hakaret, ilgisizlik görmüş çocuklarımız aynı davranışlarla bizlere geldiklerinde tahammül edemiyoruz onlara…
Bu listeyi uzatmaya gerek yok,
Esasında problem biziz, ne veriyorsak onu alabiliyoruz çocuklarımızdan…
Neden mi bu çağ?
Çünkü hiçbir çağda insanoğlu ruhunu bu kadar karartmamıştı.
Çocuklarımız da bu karanlığın gölgesinde yetiştikleri için işleri çok zor.
Anne babasını döven, onları aşağılayan, ailesine acımayan, öğretmenine saygısız, sadece kendini düşünen bu zihniyetin temelinde, kararmış ruhların çocuk yetiştirmesi yatmaktadır.
Kararmış bir ruhun yetiştireceği çocuğun insanlığı aydınlatmasını bekleyemeyiz.
İşte bu yüzden çözüme önce kendimizi değiştirmekle başlamalıyız,
Ve ayrıca çaldığımız çocukluklarını da çocuklarımıza geri vermeliyiz.
Çünkü çocuklar, çocukluk yaptıkça güzelleşir.